🏏 Yılda Kaç Kere Araba Alıp Satabilirim

faZ5IzS. Yılda 3 araç satanların durumu mahkeme kararıyla iptal edilmesi hususu? iki karar var bunlardan biri onuyor diğer reddediyor. 3 araçtan fazla araç alıp satanların vergi cezaları iptal edilebiliyor mu? Madem iptal edilebiliniyorsa halen vergi dairesi neden ceza kesiyor? Bu kararı tam açıklarsanız sevinirim. -Yapılan oto alım satımı işinin ticari bir faaliyet olup olmadığı ve bu işten dolayı geriye dönük ceza ve vergi alınıp alınmayacağı hususu Gelir vergisi kanunu’nun 1. Maddesinde, gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarının gelir vergisine tabi olduğu, 37. Maddesinde ise her türlü ticari faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu hükme bağlanmıştır. Danıştay kararlarında; bir kazancın ticari kazanç olarak nitelendirilebilmesi, bir faaliyetten kazanç sağlanması ve faaliyetin devamlılığı koşullarına bağlanmıştır. Devamlılık unsuru ise; işlemin aynı vergilendirme döneminde yinelenmesi ya da önceki vergilendirme döneminde de yapılmış olması olarak açıklanmıştır. Devamlılık unsurunun gerçekleşmesi halinde, bu işlemlerin kazanç sağlamak amacıyla yapılmadığını kanıtlama yükü vergi mükelleflerine yüklenmiştir. Danıştay uygulamasına göre; birden fazla yılda iki veya daha çok oto alım satımı faaliyetinde bulunan mükellefin, faaliyetinden elde ettiği kazancın devamlılık unsuru yönünden ticari kazanç olarak vergilendirilmesine ilişkin tüm koşullar gerçekleştiği kabul edilmiştir. Ancak bu faaliyetten dolayı geriye dönük vergi ve ceza alınıp alınmayacağı hususunda; Danıştay yukarıda “yoklama” bölümünde de açıklandığı üzere, ilgili hakkında yapılan yoklama veya sorgulama tutanağına göre ancak o günkü maddi olayın tespiti mümkün olacağından, yoklama veya sorgulama tarihi esas alınarak bu tarihten itibaren vergi ve ceza istenebileceği görüşünü benimsemiştir. Oto alım satımı ile bire bir uyumlu olan Danıştay tarih ve 2007/3751 Esas-2009/2092 Karar sayılı ilamında; yapılan oto alım satımı işinin ticari faaliyet olduğu belirtilerek, davacı adına faaliyetin saptandığı yoklama tarihi itibarıyla mükellefiyet tesis edilebileceğinin göz önünde bulundurularak vergi ve ceza istenebileceği açıklanmıştır. Konuyla ilgili örnek Danıştay kararının gerekçesi de aşağıdaki gibidir. DANIŞTAY Esas 2007/3751 Karar 2009/2092 Karar Tarihi ÖZET Alım-satımların ticari kazanç sağlama amacı dışında nedenlerle yapıldığı iddiasını kanıtlaması gereken davacı tarafından, yoklama üzerine idareye yapılan başvuru sırasında araçların ticari amaçlı alınıp satılmadığı, yakınlarının isteği üzerine geçici olarak adına tescil ettirildiğinin, dava dilekçesinde ise alım-satımdan kar değil zarar elde edildiğinin, ileri sürülmekle yetinildiği, ancak birden fazla kamyon, kamyonet ve otomobilin ticari amaçla alınıp satılmadığı iddiasını kanıtlayan hukuken geçerli herhangi bir bilgi ya da belge sunulamadığı anlaşıldığından, faaliyetin kazanç elde etmek amacıyla yürütüldüğü sonucuna varılmıştır. 193 S. K. m. 1, 2, 37 İstemin Özeti Davacı adına taşıt alım-satımından ötürü tarihi itibarıyla gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilmesine ilişkin gün ve 9936 sayılı işlemi; herhangi bir faaliyetin gelir vergisi mükellefiyetinin konusunu oluşturabilmesi için, gelir sağlama amacıyla, ticari bir organizasyon çerçevesinde devamlı olarak yürütülmesi gerektiği, davacı adına, döneminde 11 taşıt alıp sattığının saptanması üzerine mükellefiyet tesis edilmiş ise de, davalı idarece taşıt alım satımının süreklilik arzedip arzetmediği, bu faaliyetten gelir elde edilip edilmediği objektif kriterlerle ortaya konulmadan, bu yönde somut bir tespite dayanmadan salt bilgisayar kayıtlarından uzun bir zaman aralığında 11 taşıt alınıp satıldığı bilgisine ulaşılması nedeniyle kurulan işlemin hukuka uygun görülmediği gerekçesiyle iptal eden Trabzon Vergi Mahkemesinin gün ve E2007/315, K2007/386 sayılı kararının; 2003 yılında satın aldığı 4 taşıtı 2004 ve 2005 yıllarında, 2004 yılında aldığı 2 taşıtı 2005 ve 2006 yıllarında, 2006 yılında aldığı 4 taşıtın üçünü 2006 ve 2007 yıllarında satan ve halen üzerinde kayıtlı iki taşıt bulunan davacının faaliyeti süreklilik arzettiğinden adına mükellefiyet tesis edilmesinde kanuna aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir. Savunmanın Özeti Savunma verilmemiştir. Tetkik Hakimi Sibel KORUCU Düşüncesi Ticari olarak kamyon, kamyonet ve otomobil satışı yaptığı ve faaliyetini vergi idaresinden gizlediği anlaşılan davacı adına gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından vergi mahkemesince faaliyetin ticari amaçla yürütüldüğü yolunda yeterli tespit bulunmadığı gerekçesiyle verilen kararın hukuka uygun olmadığı, bu nedenle temyize konu kararın, davacı adına faaliyetin saptandığı tarihi itibarıyla mükellefiyet tesis edilebileceği gözetilerek yeniden karar verilmek üzeri bozulmasının uygun olacağı düşünülmüştür. Savcı Nurten KARAÇAY Düşüncesi Araç alım-satımını devamlılık arz edecek yapan davacı adına gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti tesisi işlemine karşı açılan davayı kabul eden mahkeme kararı temyiz edilmiştir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun her türlü ticari ve sanai faaliyetten elde edilen kazanç ticari kazanç olarak tanımlanmıştır. Maddi ve şekli anlamda bir ticari organizasyonun belirgin olmadığı durumlarda kazanç doğuran işlemin çokluğu faaliyetin süreklilik unsurunu belirleyen ölçüdür. Bir faaliyetin devamlı yapılması halinde, işlemlerin kazanç sağlamak amacıyla yapılmadığını kanıtlama yükü davacıya aittir. Davacının, 2003 yılında 4 araç alıp bu araçları 2004 ve 2005 yıllarında sattığı, 2004 yılında 2 araç alıp 2005 ve 2006 yıllarında sattığı, 2006 yılında 4 araç alıp 2006 ve 2007 yıllarında sattığı taraflar arasında çekişmesizdir. Farklı yıllarda birden fazla araç alıp satması, araç alım-satım işiyle uğraştığına karine teşkil etmekte olup, bu alım satımın kazanç sağlama amacı taşımadığını da kanıtlaya mayan davacının gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulü ile temyize konu mahkeme kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1'nci maddesinde gerçek kişilerin gelirlerinin gelir vergisine tabi olduğu, gelirin bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olduğu öngörülmüş, 2'nci maddesinde ticari kazanç, gelirin unsurları arasında sayılmış, Yasanın 37'nci maddesinde ise her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu hükme bağlanmıştır. İncelenen dosyadan, davalı idarece motorlu taşıtların alım-satımlarına ilişkin olarak plakaları üzerinden yapılan araştırma sırasında davacının 2003-2007 döneminde 11 adet taşıt satın alıp bunlardan 9 adedini sattığının tespit edilmesi üzerine davacı nezdinde tarihinde yoklama yapıldığı, alım-satımı yapılan taşıtlarla ilgili bilgilerin tutanağa alındığı ve gün ve 9936 sayılı işlemle adına taşıt alım-satımı faaliyetinde bulunması nedeniyle ilk taşıtın satın alma tarihi olan tarihi itibarıyla gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti tesis edildiği anlaşılmaktadır. Gelir Vergisi Kanununda bir kazancın ticari kazanç olarak nitelendirilebilmesi, bir faaliyetten kazanç sağlanması ve faaliyetin devamlılığı koşullarına bağlanmıştır. Maddi ve şekli anlamda bir ticari organizasyonun belirgin olmadığı durumlarda kazanç doğuran işlemin çokluğu devamlılık unsurunu belirleyen en nesnel ölçü olup, bir işlemin devamlılığı, işlemin aynı vergilendirme döneminde yinelenmesi ya da önceki vergilendirme döneminde de yapılmış olmasına göre belirlenebilir. Devamlılık unsurunun gerçekleşmesi halinde, bu işlemlerin kazanç sağlamak amacıyla yapılmadığını kanıtlama yükü vergi mükelleflerine düşer. 2003 yılında satın alınan 4 taşıtı 2004 ve 2005 yıllarında, 2004 yılında alınan 2 taşıtı 2005 ve 2006 yıllarında, 2006 yılında satın alınan 4 taşıttan üçünü 2007 yılında sattığı ve adına kayıtlı 2 taşıt daha bulunduğu saptanan davacının bu alım-satım faaliyetinden elde ettiği kazancın ticari kazanç olarak vergilendirilmesine ilişkin tüm koşullar gerçekleşmiştir. Bu alım-satımların ticari kazanç sağlama amacı dışında nedenlerle yapıldığı iddiasını kanıtlaması gereken davacı tarafından, yoklama üzerine idareye yapılan başvuru sırasında araçların ticari amaçlı alınıp satılmadığı, yakınlarının isteği üzerine geçici olarak adına tescil ettirildiğinin, dava dilekçesinde ise alım-satımdan kar değil zarar elde edildiğinin, ileri sürülmekle yetinildiği, ancak birden fazla kamyon, kamyonet ve otomobilin ticari amaçla alınıp satılmadığı iddiasını kanıtlayan hukuken geçerli herhangi bir bilgi ya da belge sunulamadığı anlaşıldığından, faaliyetin kazanç elde etmek amacıyla yürütüldüğü sonucuna varılmıştır. Bu nedenle vergi mahkemesi kararının, davacı adına faaliyetin saptandığı tarihi itibarıyla mükellefiyet tesis edilebileceği de göz önünde bulundurularak yeniden karar verilmek üzere bozulması gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Trabzon Vergi Mahkemesinin gün ve E2007/315, K2007/386 sayılı kararının bozulmasına, 492 sayılı Harçlar Kanununun 13'üncü maddesinin j bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, gününde oybirliği ile karar verildi. ¤¤ -Oto alım satımından dolayı geriye dönük mükellefiyet tesisi işlemi neticesi geçmişe dönük olarak beyanname vermemeden dolayı özel usulsüzlük cezası verilip verilemeyeceği hususu Vergi Usul Kanunu’nun takvim yılının kapanmasından sonra ve zamanaşımı süresi içinde vergi incelemesiyle iddia edilen ve vergi kaybı doğuran olaylardan yola çıkılarak, geçmiş yıllara ait beyannamelerin elektronik ortamda ve yasal süresi içinde verilmediği yaklaşımıyla özel usulsüzlük cezası kesilmesini öngören bir düzenleme yer almamaktadır. Bu nedenlerle ilgili kişi kendisine tebliğ edilen ihbarname ile vergi mükellefi olduğunu öğrendiğinden; yapılan bu geriye dönük mükellefiyet tesisi neticesinde elektronik ortamda ve kanuni süresi içinde beyanname vermediği gerekçesiyle; geçmiş yıllara ait kanuni süresi içinde verilmesi imkânsız olan beyannamelerle ilgili tüm cezaların cari yıl içerisinde bir anda kesilmesi kanunun konuluş maksadıyla çelişmektedir. Zira ; henüz mükellef olunmayan dönemlerde elektronik ortamda ve yasal süresinde beyanname verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Nitekim Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu tarih ve 2099/271 Esas-2010/218 Karar sayılı ilamında da bu konuya vurgu yaparak özel usulsüzlük cezalarının kaldırılmasına karar vermiştir. Bu konuyla ilgili örnek Danıştay kararının gerekçesi aşağıdaki gibidir. Danistay Vergi Dava Daireleri Kurulu Esas 2009/271 Karar 2010/218 Karar Tarihi ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASINA İTİRAZ - VERGİLENDİRME DÖNEMİNDE BİR KISIM HASILATI İÇİN FATURA DÜZENLEMEMESİ - HESAP DÖNEMİNİN KAPANMASINDAN SONRA VERDİĞİ HİZMET İÇİN FATURA DÜZENLEMEDİĞİ - DAVANIN REDDİNE İLİŞKİN ISRAR KARARININ İSABETSİZLİĞİ ÖZET Vergilendirme dönemine ilişkin işlemleri incelenen davacı adına, hesap döneminin kapanmasından sonra düzenlenen vergi inceleme raporunda, verdiği hizmet için fatura düzenlemediği sonucuna ulaşılarak özel usulsüzlük cezası kesilmesi, maddenin öngörülüş amacına uygun düşmediğinden davanın reddine ilişkin ısrar kararında yargılama usulüne ve hukuka uygunluk görülmemiştir. 213 S. K. m. 3, 353 İstemin Özeti 2003 vergilendirme döneminde bir kısım hasılatı için fatura düzenlememesi nedeniyle davacı adına Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. bendi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezası davaya konu yapılmıştır. Davayı inceleyen Vergi Mahkemesi kararıyla; davacı tarafından, 2003 yılında aynı gruba dahil olan T. ile yaptığı sözleşme ile otelin konaklama gelirlerinin % 5’ini T. fatura etmesinin kararlaştırıldığı, maliyet+kar şeklinde bir hesaplamaya yer verilmediği iddia edilmekteyse de, davacının gelirlerinin iki unsurdan oluştuğu, bunlardan ilkinin seyahat acentaları ile yapılacak rezervasyonlara aracılık karşılığı konaklamadan doğan cironun % 5’i, diğerinin ise işletici olarak yaptığı harcamaların % 5 fazlası olduğu, sözleşmeye göre çalıştırdığı işçiler için yaptığı harcamalar için % 5 fazlasıyla T. fatura düzenlediği, T. tarafından davacının çalıştırdığı işçiler için davacıya yansıtılan elektrik, doğalgaz, yemek ve su gibi harcama payları için de davacı şirkete fatura düzenlendiği, taraflar arasında yapılan sözleşme gereği davacının bu harcamaları % 5 fazlasıyla hasılat kaydetmesine karşın T. fatura düzenlememesi nedeniyle özel usulsüzlük cezası kesildiği, T. tarafından yansıtılan harcama tutarının % 5 fazlası için fatura düzenlemeyen davacı adına kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, günlü ve E. 2007/523, K. 2008/2567 sayılı kararıyla; davacı adına 2003 vergilendirme dönemi için yapılan kurumlar vergisi tarhiyatına karşı açılan davada matrahın azaltılmasına karar veren vergi mahkemesi kararının, Dairelerinin günlü ve E. 2007/1057, K. 2008/1562 sayılı kararıyla T. tarafından yapılan harcamalara ve davacı şirketin çalıştırdığı işçi sayısına göre gider katılım payının nasıl hesaplandığı ve ne kadarının kayıtlarda yer alıp beyan edildiği hususlarında bilirkişi incelemesi yaptırılıp sonucuna göre karar verilmek üzere bozulduğu, davacı adına kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası, yapılacak bu incelemede belirlenecek olan tutar üzerinden hesaplanacağından, söz konusu bozma kararının sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur. Bozma kararına uymayan Vergi Mahkemesi kararıyla; ilk kararında ısrar etmiştir. Israr kararı, davacı tarafından temyiz edilmiş ve kurumlar vergisi ve geçici vergiye karşı açtığı davaların kabul edildiği, verdiği hizmet nedeniyle yaptığı harcamaların ... YTL olduğu, bunun % 5 fazlası olan ... YTL için T. fatura düzenlediği, T. düzenlenen ortak giderlere katılmaya ilişkin faturaların davacının yapması gereken harcama olduğu, su, elektrik, telefon gibi giderlerin işçilik gideri olmadığı ve bu tür giderlerin T. % 5 fazlasıyla fatura edilmesinin ticari teamüllere aykırı olduğu, vergi mahkemesinin kurumlar vergisine ilişkin dosyada yaptığı hesaplamaya itibar edilecek olsa dahi düzenlenmesi gereken fatura tutarının ... YTL, kesilecek özel usulsüzlük cezasının ise katma değer vergisi dahil tutar üzerinden ... YTL olduğu, öte yandan somut tespit yapılmadan ve fiilin tüm unsurlarının varlığı saptanmadan ceza kesilmesinin hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir. Karar Vergilendirme döneminde verdiği bir kısım hizmet için fatura düzenlememesi nedeniyle davacı adına kesilen özel usulsüzlük cezasına karşı açılan davayı reddeden vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir. Vergi Usul Kanunu’nun, vergi kanunlarının uygulanması ve ispatı düzenleyen 3. maddesinin A bendinde, tabirinin bu kanun ile bu kanun hükümlerine tabi vergi, resim ve harç kanunlarını ifade ettiği kurala bağlandıktan sonra ikinci fıkrada; vergi kanunu hükümlerinin lafzı ve ruhu ile hüküm ifade edeceği ve lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunları hükümlerinin, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle bağlantısı göz önünde tutularak uygulanması öngörülmüştür. Vergi Usul Kanunu’nun vergi cezalarına ayrılmış İkinci Kısmının Birinci Bölümü vergi ziyaı cezasına, İkinci Bölümü Usulsüzlüklere, Üçüncü Bölümü ise hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılacak vergi suç ve cezalarına ilişkindir. Fatura ve benzeri evrak verilmemesi ve alınmaması ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmamasının yaptırıma bağlandığı 353. maddede; bu yaptırımın uygulanmasını gerektiren eylemin, yapıldığı vergilendirme döneminden sonraki zaman diliminde ve özellikle eylemin vergi kaybı yaratmasından sonra da uygulanıp uygulanmayacağı konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Her ne kadar maddenin sondan bir önceki fıkrasında; takvim yılı kapanmadan önce katma değer vergisi veya geçici vergi beyannamelerinde hasılatın noksan bildirilmesinden dolayı tahakkukun gecikmesinden doğan vergi kayıpları için uygulanabileceği anlaşılan ve maddede yazılı özel usulsüzlükler sonucunda vergi ziyaı da meydana geldiğinde, bu kaybın gerektirdiği vergi cezalarının ayrıca kesileceği düzenlenmişse de; tersine durumlarda ve özellikle takvim yılının kapanmasından sonra belirlenen ve vergi kaybı bulunan her olayda ilgililere ayrıca özel usulsüzlük cezası da kesileceği yolunda bir düzenleme yapılmamıştır. Vergilendirme döneminin kapanmasından sonra yapılan vergi incelemeleriyle bir kısım hasılatın veya kimi işlemlerin kayıt ve beyan dışı bırakıldığının saptanmasından dolayı, vergilendirme döneminde yasanın şekle ve usule ilişkin kurallarına da aykırı davranılmış olduğu çıkarımıyla özel usulsüzlük cezası kesilmesine olanak bulunup bulunmadığının, yukarıda belirtilen nedenle ve Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin A bendindeki düzenleme gereğince özel usulsüzlükler ve cezalarının öngörülmüş amacı ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözetilerek belirlenmesi gereklidir. Yürürlükte kaldığı tarihine kadar uygulanan ve tarihinde kabul edilen, 10, 11 ve 12 Ocak 1961 günlü ve 10703, 10704 ve 10705 sayılı Resmi Gazetelerde yayımlanarak, tarihinde yürürlüğe giren 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun, tarihinde kabul edilen, günlü ve mükerrer 17207 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak tarihinde yürürlüğe giren 2365 sayılı Yasa ile değişmeden önceki 353. maddesinde ilk kez fatura ve benzeri evrak vermeyen ve almayanların cezası olarak ve özel usulsüzlük cezası adı altında yapılan düzenlemede de yer aldığı üzere özel usulsüzlük cezası şekle ve usule aykırılıkların yaptırımıdır. Vergi Usul Kanunu’nun şekle ve usule aykırılıkları yaptırıma bağlayan bu düzenlemesinden önce ve 5432 sayılı Yasa’nın ilk yürürlüğe konulduğu tarihte bir süre uygulanmasından sonra fatura düzenlenmemesi konusunda mükellefleri caydırıcı olmak üzere gereksinme duyulması nedeniyle 1951 yılında, sözü edilen Yasa’ya Ek 1. madde olarak 5815 sayılı Yasa ile başlığı altında hüküm eklendiği de bilinmektedir. Değinilen Ek 1. maddenin gerekçesinde, vergi uygulaması bakımından fatura almak ve vermek mecburiyetine uyulmamasının, vergi ziyaı yaratan eylemlerden olduğu için başlangıçta usulsüzlük cezası konulmadığı, ancak; vergi ziyaı takvim yılı sonunda belli olacağı için yılı içinde görülen veya saptanan faturasız işlemler için herhangi bir işlem yapılamadığı, dolayısıyla hesap döneminin kapanması ve sonucunun beklenmesi gerektiği, uygulamada bu durumun, pek çok mükellefin disiplinsiz davranmasına yol açtığı ve fatura düzenini bozacak bir kapsamda olduğu, bu sebeple faturalar hakkında bir usulsüzlük cezası konulması zorunlu görüldüğü için Vergi Usul Kanunu’na hüküm eklenmesinin teklif edildiği belirtilmiştir. 1961 yılında yürürlüğe giren 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun gerekçesi bulunmamakla birlikte, 353. maddenin, 2365 sayılı Yasa’nın 80. maddesiyle değiştirilmesine ilişkin madde gerekçesinde; belirtilmiştir. Yukarıda belirtilen ve yasa yapıcı tarafından fatura ve benzeri belgelerin alınıp verilmemesi suretiyle mükelleflerin belge düzenine aykırı davranışlarının vergi kaybı doğup doğmamasına bakılmaksızın ve vergi kaybı doğmasını önleyici biçimde yaptırıma bağlanmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla 353. madde, takvim yılının kapanmasından sonra ve zamanaşımı süresi içinde vergi incelemesiyle belirlenen ve vergi kaybı doğuran olaylardan yola çıkılarak, yılı içinde belge düzenine de aykırı davranıldığı yaklaşımıyla ceza kesilmesini öngören bir düzenleme içermemektedir. 2003 vergilendirme dönemine ilişkin işlemleri incelenen davacı adına, hesap döneminin kapanmasından sonra tarihinde düzenlenen vergi inceleme raporunda, verdiği hizmet için fatura düzenlemediği sonucuna ulaşılarak özel usulsüzlük cezası kesilmesi, maddenin öngörülüş amacına uygun düşmediğinden davanın reddine ilişkin ısrar kararında yargılama usulüne ve hukuka uygunluk görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; Vergi Mahkemesinin ısrar kararının bozulmasına, oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY Konaklama departmanı ile ilgili olarak verdiği hizmet için Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. bendi uyarınca fatura düzenlemediği saptanan davacı adına Vergi Usul Kanunu’nda yer alan ve tarihinden geçerli olmak üzere uygulanacak olan had ve miktarlar gözönüne alınarak kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka aykırılık bulunmadığından istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz. ¤¤ ÖNEMLİ BİR NOT! TABİ TÜM BU MAHKEME SÜRECİNİN DAVA AÇMA SÜRELERİ TEBLİĞ TARİHİNDEN İTİBARENGEREK İHBARNABELER GEREKSE DE CEZA İHBARNAMELERİ 30 GÜNDÜR. VE HERHANGİ BİR HAK KAYBI YAŞAMAMAK ADINA BU SÜREYE DİKKAT EDİLMELİDİR. 1-Herhangi bir ticaret kolu ile uğraşmayan belge ve yetkileri olmayan, tacir sayılmayan ve vergi levhasına sahip olmayan bireyler bir takvim yılı içerisinde en fazla üç araç satabilirler. 2-Bu üç araç sınırı hem kişinin kendi üzerine olan araçlar veya vekaleten satmak için aracı olduğu araçlar için geçerlidir. 3-Satış sertifikasına sahip olan gerçek kişiler bir yıl içinde 3 ten fazla araç satışını yalnızca sahibi, temsilcisi, veya müdürü olduğu ya da pazarlama ve satış personeli olarak çalıştığı işletme adına yapabilir. 4-Sıfır araç satışı yapan bayii ve acenteler için böyle bir sınır yoktur lakin ikinci el satış-takas bölümü olan sıfır araç bayileri bu belgelere sahip olmalıdır. 5-Tacir olmayan veya yetkilendirilmeyen kişiler normal vatandaş ister vekaleten ister asaleten sadece üç adet satış yapılabilir. 6-Üçten fazla satış yapabilecek kişi ve kurumlar taslakta belirtilmiştir ve satış için bazı evraklar gerekmektedir. 7-İkinci el taşıt ticareti ile uğraşmayan esnaf ve sanatkarlar, tacirler ve tacir olmayan özel hukuk tüzel kişilerinin bir takvim yılı içerisinde kendileri adına tescilli üçten fazla ikinci el taşıtın satışını yapabilmeleri için, bu taşıtların en az 3 yıldır kendi adlarına tescilli olması ve dernekler ile ticaret şirketleri gibi özel hukuk tüzel kişilerinin tasfiyesi, ticari işletmeler ile esnaf ve sanatkar işletmelerinin ise kapanışı nedeni ile yapacakları satışlarda bu şart aranmaz. 8-3 araç sınırını aşan kişilerden noterde 4. ve üstü araçlar için sertifika ve yetki belgesi istenir. Bu belgeyi ibraz edemeyen kişilerin satış işlemi noterler tarafından yapılmaz. Üç'ten fazla araç satışı yapabilmek için gerekli belgeler Taslakta belirtilen kişi ve kuruluşlar gerekli belgelere sahip olduktan sonra üçten fazla araç satma hakkına kavuşurlar. Bu belgeler "yetki belgesi ve satış sertifikasıdır" peki nedir bu belgeler ve nasıl temin edilir? Yetki belgesi nedir? Bu belge iş yerlerine ve kurumlara verilen bir belgedir. araç satışı yapabilmek için; 1-Ticari işletmeler ile esnaf ve sanatkarlar tarafından araçlarının satışı için alınması gereken belgelerdir. 2-Her bir işletme için ayrı ayrı yetki belgesi alınması gerekir. Satış sertifikası nedir? Yetki belgesine sahip sıfır araç bayii, ikinci el oto galerileri, şirketler ve kurumlar iş yerlerinde çalışan, satış için açıkça veya örtülü olarak yetkilendirilmiş müdürler, pazarlama ve satış personeli olarak çalışan kişilere verilen bir belgedir. Bu kişiler bağı bulundukları işletme adına üçten fazla araç satabilmek için bu belgelerin noterlere ibraz edilmesi şarttır ve sadece satışları bu kişiler yapabilir. Bu belgeyi alabilmek için gerekli şartlar nelerdir? 1-Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmak. Bu ehliyete sahip olabilmek için şu şartlar aranır; a-Akıl sağlığı yerinde olmak b-Reşit olmak 18 yaş 18 yaşından önce evlenen kişiler de reşit sayılır c-Mümeyyiz olmak yaptığı eylem ve fiillerin sonucunu düşünebilecek nitelikte olmak d-Hacir olmamak mahkeme tarafından haklarını kısıtlayıcı bir hüküm "hacir" verilmemiş olmak 2-Müflis olmamak iflas etmiş veya konkordato iflas anlaşması yapmamış olmak. 3-Başvuru tarihinden önce 5 yıl içinde Türk ceza kanunu çerçevesinde hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, görevi kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırmak, iş yapılırken fesat karıştırmak, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından hüküm giymemiş olmak. 4-Satış sertifikasına sahip olabilmek için eğitim ve sınav sonucunda başarılı olmak gerekmektedir. Satış sertifikası eğitimi ve sınav Bu sertifika bakanlık tarafından veya bakanlıkça uygun görülen üniversite yada kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları tarafından hazırlanır ve uygulanır. Satış sertifikası alabilmek için gereken eğitim müfredatı şu şekildedir; a-2. El taşıt stok yönetimi b-Sözleşme hukuku c-Temel araç bilgileri d-Bilgi teknolojileri e-Satış ve pazarlama f-Satış prosedürleri basamakları g-Satış sonrası işlemler h-Tüketici hakları i-Müşteri ilişkileri yönetimi j-İş güvenliği k-Etkili iletişim yöntemleri l-Meslek etiği ve bakanlıkça belirtilecek ek dersleri içerir. Gereken diğer şartlar şunlardır; 1-Derslerin %70 ine katılım sağlayan kişiler başarılı olarak kabul edilir 2-Bakanlık sınav şartı koyabilir ve bu durumda da derslerin %70 ine katılmak ve sınavdan en az 60 puan almış olmak gerekir. diğer usuller gerekirse Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca belirtilir. 3-Bu belgelerin verilmesi, yenilenmesi ve iptali işletmenin olduğu yerdeki il müdürlüğü tarafından yapılır. Bu yetki belgesine sahip işletmelerin güncel listeleri her yıl ocak ayında ticaret sicil müdürlüklerince yazılı olarak gönderilir. 4-Yetki belgelerinin ve satış sertifikasının geçerlilik süresi 5 yıldır. Yeniden başvurmak için süre bitiminden önceki 30 gün içinde başvuru yapılmalıdır. Posta yolu ile yapılan başvurular geçersiz olacaktır. Yenileme esnasında tekrar eğitime gerek yoktur ancak bakanlık gerek görürse sınav ve eğitim şartı getirebilir. 5-Yetki belgesi ve satış sertifikası devredilemez. 6-Yetki belgesi ve satış sertifikası alınması için gerekli şartların veya herhangi birisinin kaybedilmiş olması durumunda il müdürlüğüne başvuru yapılır ve belgeler iptal edilir. Denetleme sırasında belirlenen eksiklikler sonucunda da il müdürlükleri verilen belgeleri iptal eder. 7-Bu belgelere sahip iş yerleri ve şahıslar iş konusu değiştirdiklerinde ya da ticareti terk ettiklerinde 15 gün içinde ticaret sicili müdürlüklerine bildirir ve onlar da bunu il müdürlüklerine yazılı olarak bildirirler ve belgeleri iptal edilir. Bu şartlara uymamanın cezai yaptırımı nedir? Bir yıl içinde birden fazla araç satışı yapmış olan kişiler hakkında maliye geçmişe dönük olarak araştırma yapar gelir vergisi kanununu md 37. Bir den fazla araç satışı yapanların yaptığı ticari faaliyet olarak değerlendirilir. Araç satış sınırını geçtiği belirlenen kişiler hakkında gelir mükellefi olarak işlem yapar. Bunu ticari kazanç olarak nitelendirir ve maliye bakanlığı tarafından belirlenen vergi ve cezalar tahakkuk ettirilir. Kazasız günler ve esenlikler dilerim Oto-Danışman-Ekspert Serdar EREN “SON birkaç yılda üç-dört kez araç alıp sattım diye Maliye bana ceza keser mi?” ve “Son birkaç yılda üç-dört kez konut alıp sattım diye Maliye bana ceza keser mi?” Konu; ev-araba olunca yalnızca bize soru iletenler için değil, evini veya arabasını satan milyonlarca kişi için de cevaplar merak ediliyor. Araç satışına bakalım önce... Araç alım satımını ticari işletmesinde yapanlar şahıs veya şirket için kurallar belli zaten. Şahıssa Gelir Vergisi GV mükellefiyeti, şirketse Kurumlar Vergisi KV mükellefiyeti var bu işletmelerin. Düzenli olarak beyanname verip yasal defterlerine de bu alım satım işlemlerini kaydetmek zorundalar. Dolayısıyla işletmeler için tereddüt SATIŞı KRİTERLERİPeki, vergi mükellefi olmayan sade vatandaş; ev, araba sattığında durum ne? Maliye sonradan sen aslında GV ticari kazanç beyannamesi vermeliydin’ diye ceza keser mi? Bir nevi dükkân açmak zorundasın’ der mi? Kaç adet ev, araba alım satımı yaparsan GV mükellefi sayılırsın? Ne kadar süre içinde bu alım satımlar yapıldığında mükellefiyet doğuyor? Konu hassas. Alım satımları inceleyen Maliye, sonradan cezalı vergi isteyebiliyor. Vergi mükellefiyeti oluştuğunda artık dükkan açıp, defter tutup, düzenli olarak beyanname de vermek gerekecek. Söz konusu sorular yargıda da değerlendirilmiş. Üç yılda beş araç alım satımı yapan vatandaş için Maliye vergi mükellefiyeti tesis etmiş, bunun üzerine vatandaş konuyu yargıya taşımış, yargılama sonucunda bu araç alım satım işlemleri ticari faaliyet’ sayılmamış. Nedeni de; alım satımlarda hem devamlılık ve süreklilik’ görülmemiş, hem kazanç elde etme amacı’ görülmemiş. Yargı kararında “Kâr amacı güdülerek bu satışlardan kâr edildiği yönünde somut bir tespitin bulunmadığı da” ayrıca belirtilmiş. Danıştay 4. Daire E. 2012/5419, Tarih SATIŞI KRİTERLERİAraç için yaşanan tereddüt, konut ve işyeri gibi mülk satışlarında da yaşanmakta. Yine yargı kararlarından konuya bakalım. 5 adet taşınmaz alıp aynı yıl içinde satan vatandaşa Maliye’den cezalı vergi kesilip vergi mükellefiyeti’ tesis edilince konu yargıya taşınmış yine vatandaş haklı görülmüş. Vatandaşın yaptığı alım satım ticari faaliyet’ olarak görülmemiş. Gayrimenkul alım satımının ticari faaliyet sayılabilmesi için “ticari amaçla yapılması ve bu muamelelerin devamlılık arz etmesi gerekmekte olduğu” bunun saptanmasının ise “işin niteliği, özellikleri, organizasyonuyla muamelelerin sayısal çokluğu dikkate alınarak yapılabilecektir” denilmiş. “Yalnızca sayıca çokluğun alım satım işlemine ticari mahiyet kazandırmayacağını, bunun yanında işlemin kazanç elde etme gayesiyle bir organizasyon dâhilinde yapılmış olması gerektiği” belirtilmiş. Danıştay 4. Daire E. 2011/9055, Tarih Araç satışında olsun, mülk satışında olsun, yargı kararlarında aynı konu vurgulanıyor. Vatandaşın yaptığı alım satım işlemlerinde devamlılık, süreklilik ve kazanç elde etme amacı görülmediğinden alım satım işlemleri ticari kazanç olarak değerlendirilmemiş. Maliye ise; alım satım işlem sayısı arttıkça, ticari kazanç’ olarak görüp vergi almak istemiş. Yasal düzenleme yapıldığında bu ihtilaflar son bulacaktır. Gelir Vergisi Yasası’nda ne kadar sürede kaç adet aracın veya taşınmazın satılmasının ticari faaliyet sayılıp vergilendirileceği konusu somut olarak belirtildiğinde tereddütler ortadan BARIŞI İMKÂNI DA VARŞAHSINA ait evini, arabasını satıp kazanç elde edenler için vergi barışı imkânı da var. “Mahkemeye gittiğimde davada güçlü olmam da önemli değil, barış imzalayayım, geçmiş beş yıl benden sorulmasın da” denilebilir. Böyle bir tercihle de vergi incelemesi riski tamamen ortadan kaldırılabilir.“Peki ama benim vergi mükellefiyetim yok, hiç de olmadı nasıl barışacağım?” sorusu akla gelebilir. Ki vergi barışının gündeme geldiği temmuz ayından bugüne en çok aldığım sorulardan... Vergi barışından Matrah artırımından geçmiş 5 yılda vergiye tabi geliri olduğu halde hiç beyanname vermemiş olanlar da faydalanabiliyor. Gelirin türüne göre; asgari matrah üzerinden yüzde 20 vergi ödenerek vergi barışından yararlanma imkanı mevcut. Yukarıda açıkladık... Taşınmaz alım satım işlem adeti arttığında Maliye’nin dikkatini çekebiliyor. Maliye bu işlemleri ticari kazanç’ görüp devamlı mükellefiyet defter tutma, düzenli beyanname verme tesis edebiliyor. Peki, taşınmaz alım satım işlemi sayısı az olunca tek bir adet de olsa, satıştan kazanç da elde edilmişse vergisi yok mu? Yine var, ancak bu kez değer artış kazancı’ olarak vergi isteniyor ve defter tutma gibi devamlı yükümlülükler söz konusu olmuyor. Mülkünü edinim tarihinden itibaren 5 yıl geçmeden satıp Değer artış kazancı’ elde edenler, ertesi yıl mart ayında istisna ve indirimleri de dikkate alarak beyanname vererek yükümlülüklerini yerine getirmiş oluyorlar.

yılda kaç kere araba alıp satabilirim