🫎 Allah Yolunda Infak Ile Ilgili Kıssalar

Konuile ilgili sahîh hadîsi Buhâri, Müslim ve diğer Sünen sahipleri tahriç etmiştir, lafzı şöyledir: « Ancak üç mescid için yolculuğa çıkılır; Mescid-i Haram, Mescid-i Resûl ve Mescid-i Aksâ. » Allah’a yaklaşma maksadıyla ancak bu üç mescid için sefere çıkılır. Kurandaİnfak Kur'an'da infak ile ilgili ayetler 2/3 ki onlar, gayba inananlar, namazı kılanlardır. ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden başkalarına pay çıkaranlardır. d Kıssa ile ilgili anlatılanları caiz görecek olursak şeriat hak­kındaki güven ortadan kalkar. Şeriatın her hükmü için aynı duru­mun söz konusu olmuş olabileceğini kabul etmiş oluruz. , Allah ile Peygamber arasındaki irtibata müdahale etmesi haddi Savaşsona erince onları ya karşılıksız, ya da fidye ile salıverin. Allah dilemiş olsaydı, onlardan başka türlü intikam alabilirdi, bunun böyle olması; kiminizi kiminiz-le denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah kendi yolunda öldürülenlerin işlerini boşa çıkarmaz.”1 Faziletive faydaları : Çocukların daha itaatkar olması için : El- Hadi. * 5 vakit namazdan sonra 400 kere ” Ya Hâdi celle celâlühû ” zikrine devam eden bütün işlerinde başarılı olur. Hakkında hayırlı olmayan işlere de girişmez. * Her gün 21 kere ” Ya Hâdi Hiçbirşey yoksa, sükût ile bir şey demek var ya!.. Buna kadar yolu var; mü’minin yolu, buraya kadar. Ne yaparlarsa yapsınlar, yürünen bu isabetli yolda, Hak yolunda, Peygamberler yolunda, Hazreti Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali (radıyallâhu anhüm) yolunda, Allah (celle celâluhu) sâbit-kadem eylesin sizi! EskiRamazanlar Hakkında Mülakat. Sıradaki sohbet 16 Haziran 1982 tarihinde meşhur radyocu David Freudberg ile yapılan bir mülakat kaydıdır. Efendi Hazretleri bu mülakatta tasavvuf hakkında çok mühim malumat lutfediyorlar. Kaydın orijinalliğini bozmamak için tercümeleri çıkarmadık. Tasavvuf Hakkında Mülakat - David Freudberg SqrLfx. Allah yolunda vermenin, infâkta bulunmanın önemi nedir?İnfak, gerek hısımlardan ve gerekse diğer insanlardan yoksul ve muhtaç olanlara para veya mâişet yardımı yaparak onların geçimini sağlama demektir. Kur'an-ı Kerîm'in pek çok âyetinde, müminlere "Allah yolunda infak" emir ve tavsiye edilmiş, Allah yolunda harcayanlar övülmüştür. Allah Teâla, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır "... Aranızdan, inanıp da Allah rızası için harcayan kimselere büyük ecir vardır."[1] "Mallarını Allah yolunda sarf edenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumu gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah'ın lütfü geniştir. O, her şeyi bilendir."[2] "Mallarını gizli ve açık olarak gece ve gündüz harcayan kimseler var ya, işte onların Rableri katında ecirleri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır."[3] "Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın…"[4] İmkânı olduğu halde fakirlere, düşkünlere, yetimlere yardımcı olmamak, cehenneme gitmeye sebep olacak bir tutumdur. Bunu, şu âyetten de anlamaktayız "...Sizi bu yakıcı azaba sürükleyen nedir? diye sorarlar. Onlar, derler ki 'Biz, namaz kılanlardan değildik. Bir de düşkün kimseyi doyurmuyorduk."[5] Allahu Teâlâ, takva sahibi müminleri anlatırken, onlar hakkında şöyle buyurmaktadır "Kendilerine rızk olarak verdiklerimizden infak ederler."[6] Ayetten de anlaşıldığı gibi insana malı, rızkı veren Allah'tır, insan bunun bilincinde olmalı ve yoksullara karşı cimri kesilmemeli, muhtaç olan insanları koruyup gözetmelidir. Böyle yaptığı takdirde sevabını ve karşılığını Allahu Teâlâ’dan fazlasıyla alacaktır. Çünkü Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur "Kim, din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da ona yardımda bulunur. Kim, bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da onun, kıyamet gününde bir sıkıntısını giderir."[7] Bollukta ve darlıkta infâkta bulunmaya gayret etmelidir. Cenâb-ı Hakk “O takvâ sâhipleri ki, bollukta da darlıkta da Allâh için infâk ederler; öfkelerini yutarlar ve insanları afvederler. Allâh da, bu şekilde davranan ihsân sahiplerini sever”[8] buyurmaktadır. Allâh Rasûlü, hiçbir şeyi olmayanı dahi infâk seferberliğine teşvik ederdi. Meselâ Ebû Zer -radıyallâhu anh- ashâbın en fakirlerinden olduğu hâlde onu bile infaka dâvet eder ve şöyle buyururdu “–Ey Ebû Zer! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy ve komşularını gözet!”[9] Bunun içindir ki, ashâb-ı kirâm dâimâ bir infâk seferberliği içinde olurlardı. Tebük seferi için Hazret-i Ömer -radıyallâhü anh-, malının yarısını getirmiş; Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhü anh- ise malının tamamını infâk etmiştir. Aile fertleri arasında büyük sıkıntı içinde olanlar varken uzakta olanlara yardım etmeye kalkışmak maslahata uygun düşmez. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur "Bir kimsenin sarf edeceği en faziletli dinar, kendi aile fertlerine infak ettiği dinarla, Allah yolunda hayvanına ve yine Allah yolunda cihad edecek olan arkadaşlarına harcadığı dinardır"[10]. Âile fertlerine yapılacak harcama aynı zamanda sadaka hükmündedir. Hadiste şöyle buyurulur "Bir müslüman, aile fertlerinin geçimini, Allah'ın rızasını umarak sağlasa bu, kendisi için sadaka olur". Ayeti kerimede de şöyle buyurulur "...Anaya, babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunan hizmetçi ve benzeri kimselere iyilik edin..."[11] Ekonomik durumu iyi biri için infâkın en faziletlisi kişinin muhtaç durumda bulunan hısımları için yaptığı harcamalardır. Peygamberimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-"İnfâka önce kendinden, sonra nafakası senin üzerine vacip olan kimselerden başla!"[12] buyurarak bu hususa dikkat çekmiştir. Kadının eğer kocası fakir ise malından yardım yapması gerekir. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur "Kocan ve çocuğun tasadduk etmeye en lâyık olan kimselerdir"[13] . ŞAFİİ MEZHEBİ VE ŞAFİİ HAZRETLERİ Şafi mezhebi; İmam Şafi’ye nisbet edildiği için bu adla anılmıştır. Şâfi mezhebinin kurucusu sayılan İmam Şafi 767 Hicri 150 yılında Gazze şehrinde Filistin doğdu. Şafi mezhebi önce Mısır’da sonra kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Mâverâünnnehir’de yayıldı. Günümüzde Irak, Suriye ve Anadolu’nun güney ve doğu bölgelerinde Şafi mezhebi yaygındır. Dipnotlar [1] Hadid sûresi, 7. ayet [2] Bakara sûresi, 261. ayet [3] Bakara sûresi, 274. âyet [4] Münafikûn sûresi, 10. ayet [5] Müddessir sûresi. 40-44. ayetler [6] Bakara sûresi, 3. ayet [7] Sahîhu’l-Müslim, Kitabü’l-Birr ve’s-Sıla, 58. [8] Âl-i İmrân sûresi, 134. âyet [9] Müslim, Birr, 142 [10] Müslim, Zekât, 38; İbn Mace, Cihâd, 4; Ahmed b. Hanbel, V, 279, 284 [11] Nisa sûresi, 36. ayet [12] Buhâri, Zekât 18, Nafakât 3; Müslim, Zekât 41; Tirmizî, Zekât 38, Zühd 32; Nesaî, Zekât, 51, 53, 60 [13] Ebû Dâvud, Zekât, 44; Talâk, 19 Kaynak Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 Şafii Mezhebi, 2017 İslam ve İhsan Nisa / 37- Onlar ki hem kıskanır, cimrilik ederler, hem de herkese cimrilik tavsiye ederler ve Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimeti gizlerler. Biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırladık. Bakara / 213. İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki, insanların, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun. Bunda da sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular, aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle, iman edenleri, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka, ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru yola iletir. Felak / 5. Ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım! Bakara / 109- Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir. Nisa / 128- Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden, yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında, onlara bir günah yoktur. Sulh hep hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve geçimsizlikten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Ahzab / 19- Size karşı kıskançlık ediyorlardı. Derken o korku hali gelince, gördün onları ki, ölümden baygınlık sarmış kimse gibi gözleri dönerek sana bakıyorlardı. O korku gidince, size keskin keskin diller sıyırdılar. Onlar hayra karşı kıskançlık ediyorlardı. İşte bunlar iman etmediler de Allah amellerini boşa çıkardı. Bu Allah’a göre önemsizdir. HADİS-İ ŞERİFLERDEN * İbnu Mes’ud radıyallâhu anh anlatıyor “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki “Şu iki kişi dışında hiç kimseye gıbta etmek caiz değildir Biri, Allah in kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolda sarfeden zengin kimse.” * İbnu Ömer radıyallâhu anhümâ anlatıyor “İki kişiye karşı hased caizdir Birincisi o kimsedir ki, Allah kendisine Kur’ân-ı Kerim’i nasib etmiştir, o da onu, gece ve gündüz boyu ikame eder. İkincisi de o kimsedir ki, Allah Teâla ona mal vermiştir de o da gece ve gündüz hak yolda infak eder.” * Hazreti Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor “Resûlulah aleyhîssalâtu vesselâm buyurdular ki “Hasedden kaçının. Çünkü o, ateşin odunu -râvi dedi ki Veya kuru otu- yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir.” * Hazreti Zübeyr radıyallâhu anh anlatıyor “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki “Size ümem-i kadime hastalığı sirayet etti Bu, hased ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz; kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl’e yemin ederim, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi Aranızda selâmı yaygınlaştırın.” * Hazreti Enes radıyallahu anh anlatıyor “Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki “Hased çekememezlik hayırları yer bitirir, tıpkı ateşin odunu yeyip tükettiği gibi. Sadaka hataları söndürür, tıpkı suyun ateşi söndürmesi gibi. Namaz, mü’minin nürudur. Oruç ateşe karşı perdedir.” * Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor Rasûlullah buyurdu ki “Kâfır ile onu öldüren ebediyyen cehennemde bir araya gelmezler, keza bir kulun karnında, Allah yolunda yutulmuş olan tozla cehennem ateşi bir araya gelmezler, keza, bir kulun kalbinde imanla hased bir araya gelmezler.” * İbnu Ömer radıyallâhu anhümâ anlatıyor “İki kişiye karşı hased caizdir Birincisi o kimsedir ki, Allah kendisine Kur’ân-ı Kerim’i nasib etmiştir, o da onu, gece ve gündüz boyu ikame eder. İkincisi de o kimsedir ki, Allah Teâla ona mal vermiştir de o da gece ve gündüz hak yolda infak eder.” * Abdullah İbnu Amr radıyallahu anhüma anlatıyor “Resülullah aleyhissalatu vesselam’a “En efdal insan kimdir?” diye sorulmuştu. “Kalbi mahmüm pak, dili doğru sözlü olan herkes” buyurdular. Ashab “Doğru sözlülüğün ne demek olduğunu biliyoruz. Mahmümu’l-kalb ne demektir?” diye sordu. “Mahmüm kalb, Allah’tan korkan tertemiz kalptir, içinde günah yoktur, zulüm yoktur, kin yoktur, hased yoktur” buyurdular.” Haset nedir? Ragıb’ın beyânına göre Haset, bir nimetin hak sahibinden yok olmasını temennidir. Çoğunlukla o nimetin kaybolmasına çalışmakla da beraber olur. Rivayet olunmuştur ki mümin gıbta eder, münâfık haset eder. Kamus’un ve diğerlerinin beyanına göre de, o nimetin kendisine dönmesini isteyip istememekten daha geneldir. Yani hasedde aslolan mânâ bir nimetin, bir faziletin, bir olgunluğun sahibinden yok olmasını arzu etmek, kendisine geçmesini, gerek istesin ve gerekse istemesin, başkasında bulunmasını mutlaka çekememektir. Özet olarak, hasedçi, kendinin iyiliğini değil, diğerinin kötülüğünü ister. Eğer başkasından kaybolmasını istememekle beraber, kendisine de onun gibisini veya daha iyisini isterse, o haset etmek değil, gıbta etmek, imrenmektir. Bunları Alûsî şöyle anlatmıştır Bilinmeli ki hased, başkasının nimetinin yok olmasını temenni etmeye denir. Bir de başkasında bulunan fakirlik veya diğer herhangi bir noksanın devamını ve nimet yokluğunun hâli üzere devam etmesini temenniye denilir, ki birincisine dilimizde çekememezlik, ikincisine de iyiliğini istememezlik denilir yaygın olan öncekidir. Her iki mânâ ile de hased eden Allah katında ve Allah’ın kulları yanında buğzedilendir. Meşhur olduğu üzere hased, büyük günahlardan sayılmıştır. Lakin inceleme budur ki fıtrî ve yaratılıştan olan hased, gereği olan ezâ ile mutlaka amel edilmeyip de ona sahip olan kimse nefsiyle mücadele ederek kardeşine Allah’ın seveceği vechile muamele ederse onda günah olmaz. Belki o doğuştan hased sahibi, nefsiyle mücahede edip kardeşine iyi muamele ettiğinden dolayı büyük sevaba nail olur. LOKMAN VE KÖLELERİ Lokman efendisinin yanındayken diğer köleler tarafından oldukça kıskanılıyordu. Bir gün efendisi kölelerini bağa meyve toplayıp getirmeleri için gönderdi. Köleler topladıkları meyveleri yolda gelirken yiyip bitirdiler ve gelip efendilerine “Bütün meyveleri Lokman yedi.” dediler. Efendisi Lokman’a kızdı. Lokman efendisinin kızgınlığının sebebini araştırıp anlayınca “Efendim, dedi. Hepimize sıcak su içir ovaya inelim sen atlı olarak biz de yaya olarak koşalım. O zaman gerçek ortaya çıkacak.” dedi. Efendisi Lokman’ın dediğini yaptı. Büyük sahrada koşup yorulan köleler yediklerini kusmaya başladılar. Böylece kimin yalancı olduğu ortaya çıktı. Resulullah sav bir keresinde, "Hanginiz, varisinin malını kendi malından daha çok sever?" diye sordu. Cemaat "Ey Allah'ın Resul, içimizde, herkes kendi malını varisinin malından daha çok sever" dediler. Bunun üzerine "Öyleyse şunu bilin Kişinin gerçek malı hayatında gönderdiğidir. Geriye koyduğu da varislerinin malıdır." Ravi Hz. İbnu Mes'ud Kaynak Buhari, Rikak 12, Nesai, Vesaya 1, 6, 237-238 Resulullah sav buyurdular ki "Bir dirhem, yüzbin dirhemi geçmiştir." "Bu nasıl olur, ey Allah'ın Resulü?" diye sordular. Şu cevabı verdi. "Bir adamın iki dirhemi vardı. Bunlardan daha iyisini tasadduk etti. Diğeri ise, malının yanına varıp, malından yüzbin dirhem çıkardı ve onu tasadduk etti." Ravi Hz. Ebu Hüreyre Kaynak Nesai, Zekat 49 Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Sehâvet sahibi Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah'tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Câhil sehâvet sahibini Allah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever." Ravi Hz. Ebu Hüreyre Kaynak Tirmizi, Birr 40, 1962 Rabbim dilediği kimsenin nasibini bollastirir, dilediğinin nasibini de kısar. Siz hayır yolunda her ne harcarsanız Allah onun yerini doldurur. O rızık verenlerin en hayırlısıdır. Sebe' süresi 39. Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. FATIR/29 Ey iman edenler, hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmeden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Bakara Suresi, 254 Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, bir tanenin durumu gibidir ki, yedi başak bitirmiş ve her başakta yüz tane var. Allah, dilediğine daha da katlar. Allah'ın rahmeti geniştir. O, her şeyi bilir. Bakara-261 Örttüğü zaman geceye, Açıldığı zaman gündüze, Erkeği ve dişiyi yaratana and olsun ki, Bundan böyle her kim malını Allah yolunda hayır için verir ve günahlardan korunursa, Ve en güzel olanı lailahe illlallahı doğrularsa, Biz onu en kolay yola cennete muvaffak kılacağız. Kim de cimrilik eder ve kendini hiçbir şeye ihtiyacı kalmamış görür. Ve en güzeli de yalanlarsa, Onu da en zor yola hazırlarız. Çukura yuvarlandığı zaman malı onu kurtaramayacak. O ki, Allah yolunda malını verir, temizlenir. Onun yanında, başka bir kimse için karşılığı verilecek hiçbir nimet yoktur. O ancak yüce Rabbinin rızasını aramak için verir. Hz. Peygamber sav, sahibi bulunduğu maldan en fazla infak eden insandı. O’ndan herhangi birşey istenirse az veya çok mutlaka birşey verirdi. Verdiğinden dolayı duyduğu sevinç ve neşe, alan kişinin sevincinden daha fazlaydı. "Cimrilik etme ki Allah da sana olan nimetlerinden esirgemesin. Malının fazlasını saklama ki Allah da fazla olan keremini senden menetmesin." Müslim Resulullah sav yarın için hiçbir şey biriktirmezdi. Tirmizi Resulullah sav bir hadis-i kudside, Allah Teala hazretlerinin şöyle söylediğini haber verdi "Sen infak et, ben de sana infak edeyim." Efendimiz devamla dedi ki "Allah'ın eli yedullah doludur. Gece ve gündüz boyu yapılan arkası kesilmez infaklar onu azaltmaz. Arz ve semavatın yaratılaşından beri Allah'ın infak ettiklerini düşünün! Bunlar, O'nun elindekinden hiçbir şey eksiltmemiştir. O'nun Arş'ı suyun üzerindeydi. Elinde mizan da var, alçaltır, yükseltir." Ravi Hz. Ebu Hüreyre Kaynak Buhari, Tevhid 22,35, Tefsir, Hud 2, Nafakat 1, Müslim, Zekat 37, 993, Tirmizi, Tefsir, 3048 Resulullah sav bize ikindi namazı kıldırmış idi. Selam verince acele ile cemaati yarıp evine girdi. Halk onun bu telaşesinde hayrete düşmüştü. Ancak geri dönmesi gecikmedi. Gelince, halkın merakını yüzlerinden anlayan Hz. Peygamber şu açıklamayı yaptı "Yanımda kalan birkısım altın vardı namazda onu hatırladım. Beni alıkoyacağından korktum ve hemen gidip dağıttım." Ravi Hz. Ukbe İbnu'l-Haris Kaynak Buhari, Ezan 155, Amel fi's-Salat 18, Zekat 20, İsti'zan 36, Nesai, 104 3, 84 Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor "Resulullah ASM buyurdular ki "Sadaka vermede acele edin. Çünkü belâ sadakanın önüne geçemez.'' "Mal sadaka ile eksilmez.'' Müslim Sadakayı vermekte israf olmaması.. Fakir olmak korkusuyla sadakanın terkedilmemesi.. Minnetin olmamasına.. Çünkü veren Allah'tır, kul ise bir vasıtadır. İÇERİK BİLGİİnfak Nedir?İnfak İle İlgili Ayetlerİnfakta Bulunan Kişinin Özellikleri Nelerdir? İnfakta Bulunmayan Kişinin Özellikleri Nelerdir? İnfakın Getirdiği Güzellikler İnfak İle İlgili Hadisler Değerli arkadaşlar çağımızın eksik kaldığı konulardan birisi ve en önemlisi olan yardımlaşma ve dayanışmanın dinimizdede önemi çok fazladır. İnfak konusu da tamamıyla bu konu ileilgilidir. Yaşadığımız zamanı baz alırsak insanlar artık bencilleşmeyi paylaşmamayı hak olarak görmeye başlamışlardır. Özellikle örf ve adetlerden uzak olan sosyal medyada kaybolan gençlerimiz için bu konuyu işlemek istedim. İnfak Nedir? Türk dil kurumuna göre İnfak nedir sorusunun cevabı “Nafaka vererek başkasının geçimini sağlama” hoşnutluğunu kazanmak amacıyla bireyin başka insanlar için gönülden yaptığı harcama veya bağışa İnfak adı verilir. Bu davranışta yani infakta bulunan kişi, bu davranışlarıyla sadece başkalarına yardımda bulunmuş olmaz yâda bir ihtiyacı gidermiş olmaz. O kişi aynı zamanda kıyamet günü gelmeden önce hiçbir alışverişin, dostluğun ya da aracının olmayacağı güne bir hazırlık yapmış, Allah’ın bir isteğini yerine getirmiştir. İyi ahlaka sahip bir müslüman, yardım ederken Allah’ın kendisine verdiği nimetlerin iyilerinden seçerek verir. Kazandıklarından, bollukta ve darlıkta, gece ve gündüz, gizli ve açık başkaları için harcamalarda bulunur. Böylece verdiği her bir şeyin Allah katında her başağında yüz tane olan yedi başak bitiren bir tohum gibi, yedi yüz kat bir bereketle karşılık bulacağını bilir. İnfak İle İlgili Ayetler Yüce Allah Ali İmran suresinde buyuruyor ki “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe birre asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir” Al-i İmrân 3/92 İnfakta Bulunan Kişinin Özellikleri Nelerdir? Allah rızası için infakta bulunan insan aynı zamanda düşünceli, şefkat ve merhamet ehli, hediyeleşmekten hoşlanan, yardımsever, mânen ve maddeten temiz olmayı seven biridir. İnfakta Bulunmayan Kişinin Özellikleri Nelerdir? İnfakın manasını kavramamış bir insandan yukarıda bahsettiğimiz özelliklerin aksi özellikler beklenebilir. Bunlar hor görme, incitme, başa kakma, gösteriş, katılık, saygısızlık ve tepeden bakma vb. gibi devam ettirilebilir. İnfakın Getirdiği Güzellikler İnsanlar arasında dayanışmayı, yoksunların ve yoksulların dertlerinin fark edilip giderilmesini sağlayan infak ayrıca zengin ve fakir arasında sevgi bağları kurar. Toplumsal dengeyi koruyarak eşitliği sağlar. Kıskançlık ve düşmanlıkların önünü keser barışçıl bir toplum olmayı sağlar. Hırsızlık ve rüşvet gibi haksız kazanç yollarına sap maktan insanları muhafaza ederek önüne adeta bir set çeker. Kişiyi malın mülkün tutsağı olmaktan kurtarır bireye özgürlük sunar. İnfak İle İlgili Hadisler Peygamber Efendimiz bu konuda şöyle buyuruyor “Kim bir mümin kardeşinin sıkıntısını giderirse Allah da kıyamet gününde onun bir sıkıntısını giderir. Bir kimse darda kalana kolaylık gösterirse Allah da ona dünya ve ahirette kolaylık gösterir.” Müslim, “Zikr”, 38. Selam ve dua ile sağlıcakla kalın kardeşlerim… Ümmü Büceyd radıyallahu anhâ Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize gönlündeki ıstırabı açan ve infak konusunda soru soran bir hanım sahâbî… Allah yolunda infak etme hasretiyle yanan gönül zengini bir bahtiyar… Ümmü Büceyd daha çok künyesiyle tanınmıştır. Asıl adı Havva el-Ensariyye’dir. Beraberindeki bir gurup kadınla Hârise oğullarından gelip Rasûlullah’a bey’at edip İslâm’la şereflendi. Ümmü Büceyd dünya malı bakımından fakirdi. Fakat gönlü zengindi. Allah yolunda infak etmeyi fakire, yoksula vermeyi çok severdi. Kapısına gelen bir kimseyi boş çevirmeye gönlü razı olmazdı. Ama dünyalık mala mülke de sahip değildi. Bu sebepten kendisinden bir şey istendiğinde çok zor durumda kalıyordu. Bol bol verebilmenin tadına erme duyguları içerisinde kavrulup gidiyordu. Bu gönül kavrukluğunu İki Cihan Güneşi Efendimize açmaya karar verdi. İNFAK SADECE MAL İLE Mİ YAPILIR? Havva el-Ensariyye infak etme konusundaki hasretini ve verecek bir şey bulamamanın ıstırabını dile getirmek üzere Fahr-i Kâinat Efendimizin huzuruna geldi. Gönlünü yakan, yüreğini kavuran bu gizli derdi şu ifâdelerle ortaya döktü “-Ya Rasûlallah! Zaman zaman kapıma yoksullar geliyor. Onlara verecek bir şey bulamıyorum?” dedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz bu ıstırap içinde kavrulan hanım sahâbî’ye şöyle cevap verdi – “Verecek hiçbir şey bulamazsan bile kapına gelen dilencinin eline yanık bir hayvan tırnağı dahi olsa sıkıştırıver.” buyurdu. Allah yolunda esas olan az veya çok verebilmektir. Bunun zekat hariç tayin edilmiş bir ölçüsü yoktur. Kişilerin kalbî seviyelerine göre verişleri de değişir. Sevgili Peygamberimiz her hâlûkârda infak etmek gerektiğini tatlı bir teşbihle ortaya koyup sadaka vermenin yolunu göstermiş oldu. Resûl-i Ekrem Efendimiz ashâbının gönlünü hoş tutmak, muhabbet akışını sağlamak ve imânî güçlerini, dirençlerini artırmak için yer yer evlerine, bahçelerine giderek ziyaret ederdi. Ümmü Büceyd Amr b. Anf oğullarının mahallesinde otururken böyle bir ziyaret şerefine nâil oldu. Kendisi bu ziyareti şöyle anlatır “Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bize gelince, hemen bir kâse çorba hazırlayıp ikram ettim. Hizmet için koştururken aklıma takılan, gönlümü tırmalayan soruyu tekrar sorayım istedim. O esnada bir fırsatını bulup, daha önce sorduğum sorunun benzerini tekrar sordum. Dedim ki – “Ya Rasûlallah! Bazen kapıya dilenci geliyor, bir şeyler istiyor. Ben de yanımda bulunan şeyleri azımsayıp küçük gördüğümden bir şey veremiyorum. Değersiz bir şey mi vermiş olurum diye isteyeni boş çeviriyorum. Bu da gönlüme hoş gelmiyor. Kalbime sıkıntı veriyor, üzülüyorum. Nasıl hareket edeyim?” İNFAK HASRETİYLE YANAN SAHÂBİ İki Cihan Güneşi Efendimiz bu yanık yürekli, infak hasretiyle kavrulan sahâbisine şöyle cevap verdi “Bir hayvan tırnağı da olsa kapıya gelen yoksulun eline bir şeyler koy.” buyurdu. Ne yüce bir eğitim!.. Ne tavizsiz bir tebliğ!.. Ne merhametli bir davranış!.. Ne sevimli bir üslûb!.. İslâm’ın güzelliklerini hayata geçirme konusunda ne samîmi bir gayret!.. Allah yolunda verebilmek için ne ciddî bir arayış!.. Allahım bizlere de samîmi gayretler ve tavizsiz bir imânî hayat yaşamayı nasîb et!.. Ümmü Büceyd bu sorusuyla yoksula yardım ve infak etme konusunda bizlere nasıl hareket etmemiz gerektiğini öğretmiş oldu. Her durumda az veya çok demeden mutlaka vermemizin uygun olacağını bildirmiş oldu. Ne mutlu infakta yarış hâlinde olanlara!.. PEYGAMBERİMİZİN KOMŞU İKAZI Ümmü Büceyd başka bir rivâyetinde de Resûl-i Ekrem Efendimizden şunu nakleder – Rasûlullah şöyle dediğini duydum. “Ey mümin hanımlar! Sizden biriniz basit bir konuda da olsa komşusuna hakaret etmesin.” Allah ondan razı olsun. Rabbımız bizlere kendi hayatımızda onları rehber edinmeyi nasîb eylesin. Onların yüce duygularına ulaşabilmeyi hayat ölçümüz eylesin. Bizleri şefaatlerine nâil eylesin. Amin.

allah yolunda infak ile ilgili kıssalar