🐈 Evli Kadına Aşık Olmak Şiir
Adamıniçkici olması, karısının nikâhsız olduğu anlamına gelmez ve nikâhlı bir kadın boşanmaya teşvik eden de "bizden değildir". Meseleye, kendinizi bir an, kadının kocasının yerine koyarak, yine kendiniz de fetva verebilirsiniz. Ancak zayıf bir hadîste: "Hevâ (arzu ve aşk) peşinden gidilip o doğrultuda
Kamlançu ülkesinde geçen bu romanda evli bir askerin “parlak bakışlı, ay yüzlü bir kıza” aşık oluşu anlatılır. Evli olan asker Yüzbaşı Burkay, aşık olduğu kadın ise Açığma-Kün’dür. Yüzbaşı Buruk Ay, “gün doğumunu” (Açığma-Kün) bir çam ağacının altında görmüş ve ona tutulmuştu. Fakat kadın
Siz onu kendinize aşık etmek için şiir mi yazsam güzel bir yere yemeğe mi götürsem diye yöntem ararken 1974 yılında yapılan bir psikolojik deney aslında bunun çok daha kolay bir yolu olduğunu keşfetmiş. Yapılan deneyde iki erkek denekten biri oldukça yüksek bir köprüye diğeri de alçak bir köprüye yerleştirilmiş.
Kadınlar aşk üzerine şiir yazmıyor, şarkılarında tam olarak aşka odaklanmıyor veya aşkından intihar eden kadın sayısı yok. Oysa erkekler tarafında aşkından intihar eden, bir kadına olan sevgisi yüzünden hayatı mahvolan çok fazla erkek var. Bu açıdan aşk erkek odaklı bir duygudur ve erkekler tarafından sürekli gündemde tutulmaktadır.
İmanlı bir kadın evli bir cariye bile olsa, mümin olması bakımından, nikâh ve evlenmeye kendisi ile aile kurulmasına gerekli olan iffet, dürüstlük, sadakat ve bağlılık açısından, hür ve pek güzel görünen imansız bir kâfir kadından çok yüksektir. Bunun için imansız kadınlarla evlenip de aile kurmaya kalkışmayınız.
2504-12, 00:26. # 12. Kurt 42. C: evli bir kadına aşık oldum : (. bak kardeşim kendini o kadının cocugu veya oglu yerıne koy ondan sonra gerekenı yap sahsen bırı benım karıma veya anneme sulanacak (ki benım fazla kımsem yok bu yuzden hayatımdakı kısıler cok degerlıdır ve onlar ıcın herseyı goze alabılırım) ya ben onu
Osmanlı İmparatorluğu'nun bilinen ilk Müslüman kadın şairi olan Zeynep Hatun, Fatih Sultan Mehmet'e olan aşkını bir şiiriyle dile getirdi
Rgzj. EVLİ BİR KADINA ÂŞIK OLMAK Kendim de evli olduğum halde, işyerimden alışveriş eden bir kadına ileri derecede tutuldum. Bütün uğraşmalarıma rağmen kendimi ondan vazgeçiremiyorum. Öyle ki meseleyi yakınlarım ve kadının bizzat kendisi dahi anladılar. Buna rağmen o alışverişi kesmediği gibi ilgisini daha da açısından olacak olan oldu. Ben Şimdi işin günahını soruyorum Ona evlilik teklif etsem ve sarhoş olduğu için Ailesinin hukukunu zaten gözetmeyen kocasından ayrılmasını istesem günaha girmiş olur muyum? Sorunuzda İslam`ın güzelliği ve Islâmsızlığın çirkinligi bir kaç noktadan kendini gösteriyor Önce müslüman içki içmez, böylece âilesinin hem maddî, hem de manevî hukukunu çiğnemiş ve hanımıyla ilgilenmeyecek kadar sızmış, enerjisini haramda tüketmiş olmaz. Evinin, alış veriş dahil, bütün dış ihtiyaçlarını bir ibâdet duygusu ile kendisi temin eder. Kendisi gibi müslüman olan karısı da zorunlu durumlar olmadıkça dışarı çıkmaz; bakkalla-çakkalla uzun uzadıya yüzyüze, göz-göze gelmez. Konuşmak zorunda kaldığında kadınlığını ortaya dökecek şekilde kırılıp dökülmez. Karşısındakine ümit vermeyen bir edâ ile ve ihtiyaç miktarınca konuşur. Buna rağmen laf eden olursa ağzının payı edeplice verir. Anlaşılan bunların hiç birisi sizde olmamış; ciger kedinin önüne açıkça konulmuş. Buna rağmen işin günahını düşündüğünüze göre size, Rasûlüllah`ın bir hadîs-i şeriflerini hatırlatalım"Kim kocası olan bir kadını aldatırsa, aralarını açmaya çalışırsa... bizden değildir." Hâkim, Müstedrek N/196; Ebû Dâvûd, talâk 1 Hadîsi şerheden Münâvî diyor ki, "Bu kadın bir de komşu kadın olursa bunun günah ve çirkinliği o kadar daha artar." Çünkü, şerrinden komşusu emin olmayan kimse cennete giremez, buyurulmuştur. Imam Nevevide "Demek ki, insan bir iyiliği öğretmenin dışında, başka bir adamın karısı, kızı, çocuğu vb. ile onu ifsad edici şekilde konuşması haramdır, der" Münâvî, Feyzul-Kadîr V/385; Ayrıca bk. VI/123. Burada mesele örneklendirilerek içkici olması, karısının nikâhsız olduğu anlamına gelmez ve nikâhlı bir kadın boşanmaya teşvik eden de "bizden değildir". Meseleye, kendinizi bir an, kadının kocasının yerine koyarak, yine kendiniz de fetva verebilirsiniz. Ancak zayıf bir hadîste "Hevâ arzu ve aşk peşinden gidilip o doğrultuda davranılmadıkça ve kimseye söylenmedikçe, sahibi için bağışlanır."Suyutî, el-Câmi`us-sağîr Feyz`uI-Kadîr ile, den VI/358 buyurulmuştur. Burada kastedilen, elbette helâl olmayan arzudur. "Hevâ ve hevese uyma; zirâ o seni Allah yolundan saptırır. "Sâd/26 âyet-i kerîmesi de bunu gösterir. Buna göre insan elinde olmayarak evlenmesi câiz olmayan birisine âşık olur da bunu kimseye açmazsa ve nefsini bundan vazgeçirmeye uğraşırsa, günaha girmeyeceği umulur.bk. Münâvî, Feyz VI/358
Ask birtek lokasyon tanir yanlis birsey oldugunu dusunuyorsan evini isini okulunu bransini veya departmanini degistir o kisiyle arana mesafe koy aşık olmak gibi değilde tek gecelik olabilir anca👌🏻 Önemli olan karşılıklı istek. quoteOrijinalden alıntı Keira-aşık olmak gibi değilde tek gecelik olabilir anca👌🏻 Önemli olan karşılıklı kadınla tek gecelik mi yapılır Emin ol o tür ilişkiler daha zevkli oluyor. Mesela sadece evli erkeklerle görüşen kadınlar var. Bu ayrı bir zevk hocam, fetiş gibi bir şey. Delikanlı olmak adam olmak bizim için her şeyden mühim yeğen Aşkımdan çöllere düştüm yine de gururu bırakamadım ki evlilik olayı da yok quoteOrijinalden alıntı hamza5806Delikanlı olmak adam olmak bizim için her şeyden mühim yeğen Aşkımdan çöllere düştüm yine de gururu bırakamadım ki evlilik olayı da yokBendeki bu durumu, yakmışım gururunuBuldum da sorununu yakışmadı çözümüKendimden vazgeçerim, her rüzgârdan geçerimBi' tek onun meltemi bulmuştu şu özümüÖyle bi' baktı yüzüme giderken yaralı yaralıBen ömrümde bu kadar yıkılmamıştımO an aşk öyle bir tutuşturuyor adamıBen dünyaya bu kadar sıkışmamıştım Başkalarının karısına göz dikmek bana yakışmaz. Gerekirse uzaklara bile giderim. Aşkımı yaşarım; beraber yaşayabiliyorsam beraber, aksi halde tek başıma içime gömerek ya da Yıldız Tilbe misali "Ama Evlisin!.." tadında bir eser yaratarak.. Birisi gelip senin karına aşık olsa ve birlikte olsa sen bunu kabullenebilir misin? Hadi bunu geçtik o adam bu ilişkiyi öğrendiğinde seni doğrar. Hadi diyelim olmadı o kadın seni mahkemeye verse hele ki bir de ilişki yaşamışsanız kadın da taviz davası açsa her türlü kazanır. En az 10 yıl yatarı var. İlk önce genç insansın git başka bir kız bul. Muhtemelen tiktok gibi bir sürü kaşarın olduğu bir yerde bulmuşsundur ya da bir arkadaşın yüzünden. Kocasına kafes dövüşü teklif ederim kazanan kadını alır. quoteOrijinalden alıntı BRC_KHANAşkımı yaşarım; beraber yaşayabiliyorsam beraber, aksi halde tek başıma içime gömerek ya da Yıldız Tilbe misali "Ama Evlisin!.." tadında bir eser yaratarak.. Sisme kiz la beraber koyup bide sac sutyen 7 posta Frontal lobuma baktırırım iyileşmiş diye arkadaşlarımşa 12 saat aralıksız eğlenirim Sayfaya Git Sayfa
Birkaç yıl önce, Nazım Hikmet’in hayatını araştırırken; edebiyat çevrelerinde çok söylenen ve bilinen bir aşkın kapısını aralamıştım... Bu Nazım Hikmet’in büyük aşklarından biri değildi...Nazım’ın dünyalar güzeli annesinin “satır aralarında küllenmiş, İstanbul’da bir adanın vapur iskelesinde şiire dökülmüş mahsun bir aşkının silüetiydi...”Nazım Hikmet’in güzeller güzeli annesine; ünlü şair ve Nazım’ın hocası Yahya Kemal aşık olmuştu... Yarım kalan bu trajik aşk; sonradan ünlü bir şarkı da olacak, çok ünlü bir şiirin yazılmasına vesile olmuştu...***Yazıldığı günden bu yana; “ölümü en iyi anlatan şiir“ olarak bilinen Sessiz Gemi şiiri, ölümü anlatan bir şiir değil; Nazım Hikmet’in annesine yazılmış bir aşk şiiriydi...Yahya Kemal şiiri; adadan vapurla İstanbul’a giden Celile Hikmet’e duyduğu büyük aşkın hüznünü resimlemek için yazmıştı... Celile Hanım’ın, İstanbul’a vapurla gidişi esnasında adada kalan Yahha Kemal’in duygu dünyasını yansıtıyordu Sessiz Gemi şiirindeki dizeler... Bu gerçeği, çok dolambaçlı yollardan yaptığım araştırmalar sonucu ortaya çıkarmıştım...Yazı Vatan’da yayınlandı... Büyük ilgi gördü... Sosyal medyada, etkin ve yoğun bir dolaşıma sahne oldu... Ne ki; yazıyı Nazım Hikmet’in annesiyle, büyük şair Yahya Kemal’in yaşadığı yarım kalmış bir aşkın anatomisinden kaleme almıştım... Bu gerçekti... Ama edebiyat tarihi açısından daha önemli gerçek araştırmalar sonucu ortaya çıkan şu gerçekti; Dillerden dile dolaşan Sessiz Gemi şiiri ve Sessiz Gemi şarkısı “Nazım Hikmet’in annesi Celile Hikmet’e yazılan“ bir şiirin adıydı...***Dün Nazım Hikmet’in 113. doğum yıldönmüydü... Bu gerçek hikayeyi, ünlü şairin doğum yıldönümünde “Annesine yazılan muhteşem aşk şiiri”yle yeniden anlatmak istedim... Annesinin kimliğinde ve yaşadıklarında Nazım Hikmet’i Sessiz Gemi’yle anmak birçok kişiye egzantrik gelebilir... Ne ki hayat, aşk ve edebiyat görebilenler için zaten egzantriktir...SESSİZ GEMİArtık demir almak günü gelmişse zamandanMeçhule giden bir gemi kalkar bu limandan...Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol...Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol...Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli...Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli...Biçare gönüller!.. Ne giden son gemidir bu...Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu...Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler...Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler...Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden...Birçok seneler geçti dönen yok seferinden...HOCAM OLARAK GİRDİĞİNİZ BU EVE BABAM OLARAK...’Olayı genç Nazım Hikmet de fark etmişti...Necip Fazıl’dan sonra bir gün Yahya Kemal’in siyah pardösüsünün cebine bir not bıraktı...Kâğıtta Yahya Kemal’e hitaben şöyle yazıyordu“Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz...”***Bu not üzerine ünlü şair, tedirgin oldu... Bir süre Celile Hanım’ın evine gelmedi... Genç Nazım’la karşılaşmaktan çekindi.***Celile Hanım ise Yahya Kemal yüzünden kocasından boşanmış, bütün İstanbul’un kulaktan kulağa dedikodusunu yaptığı bir aşka “evet” demişti...Artık evlenmek istiyordu...Yahya Kemal bir taraftan kadını deliler gibi kıskanıyor, diğer yandan bu eviliğe yanaşmıyordu...SESSİZ GEMİ’NİN YAZILIŞINA NEDEN OLAN OLAYYahya Kemal’in Nazım Hikkmet’in annesi Celile Hanım’a duyduğu aşkı anlatırken, aktardığı olay inanılmazdı...Şöyle aktarıyordu yaşadıklarını büyük şair “1916 yılından 1919 yılına kadar o kadına deli gibi aşık oldum... Bu kadın yazın adada otururdu... Ben de orada idim...Deli divane olmuştum...Sonbahar’da Nişantaşı’ndaki evini düzenlemek için İstanbul’a inerdi...1916 Sonbaharı’nda yine İstanbul’a iniyordu... Ben müthiş muzdariptim...***Artık vapur giderken iskeleden mendil sallamalar, ağlamalar...O gidinceye kadar Ada dopdolu idi...Gider gitmez benim için boşalıverirdi...Tam o günlerde Berlin Büyükelçisi Hakkı Paşa İstanbul’a dönecek lafı çıktı...***Hakkı Paşa, benimkinin uzaktan akrabası oluyordu ve İstanbul’a geldiğinde geceler düzenler, İstanbul’un bütün güzel kadınlarını çağırırdı... Benimki de oralara gidecek diye içim burkuluyordu...Hatta kendisine bu endişemi söylemiştim... Gitmeyeceğine yemin etmişti...***Bir gece Ada Oteli’nde otururken, yandaki iki kişinin Berlin Büyükelçisi bu gece davet veriyor... İstanbul’daki bütün güzel kadınlar davetli’ lafını ettiklerini duydum...Müthiş bir acıyla yerimden kalktım...İskeleye doğru gittim... Son vapur çoktan kalkmıştı...***Sert bir lodos esiyordu... Deniz karmakarışıktı, ancak ne olursa olsun, sandalla Maltepe’ye geçmeye karar verdim...Sandalcılara gittim, yanaşmıyorlardı...Çok para verince biri ikna oldu...Açıldık, bir süre sonra lodos büsbütün arttı... Denizde çalkalanıp duruyorduk... Sandalcı bana küfretmeye başlamıştı...***Ölmek üzereydik, ama ben sadece sevgilimin katıldığı geceyi düşünerek müthiş bir kıskançlık duyuyor ve bir an önce orada olmak istiyordum...Sırılsıklam Maltepe’ye gelebildik...Hemen bir kahvehaneye gidip, araba bulmaya çalıştım... Yoktu...Bunun üzerine Maltepe’den Bostancı’ya yürümeye karar verdim... Tren yoluna çıkarak koşmaya başladım... Maltepe-Bostancı arasının bu kadar uzun olduğunu o zamana kadar fark etmemiştim...”***“Kan ter içinde Bostancı’ya geldim...Vakit hayli geçti... Karakola gittim. Bana bir araba bulunuz hastam var’ dedim...Aradılar taradılar birini buldular..Yine bir sürü para verdim...Arabayla yola koyuldum...Kadıköy, oradan Üsküdar... Karşıya geçtim. Doğru Nişantaşı!.. Sevgilimin oturduğu apartmanın kapıcısı ahbabımdı. Penceresini vurarak onu uyandırdım. Benimki evde mi’ diye sordum? Adam halime bakıp şaşırdı Evde, bu akşam çıkmadı!’ dedi, Ne diyorsun diye bağırdım?’ Bütün katettiğim mesafe sanki başıma yıkılmıştı. Eve kaçta geldiğini araştırttım... Sözüne inanamıyordum. Çık bir bak! Evde mi?’ diye adamı zorladım... Adam çarnaçar çıktı. Bir münasebetle hizmetçisine sormuş uyuyor! demiş... Geldi haber verdi... Sanki dünyalar benim oldu...***Apartmanın karşısında bir arabacı meyhanesi vardı. Orada sabaha kadar içtim... Sabahleyin, doğru eve çıktım... Benim halim berbat. Toz toprak içinde olduğumu görünce şaşırdı ve hemen anladı... Sarmaşdolaş olduk...”KIRIK AŞK HİKAYESİ...Celile Hikmet resimleri ile olduğu kadar güzelliği ile de tüm İstanbul’un diline destan bir kadındı... İstanbul sosyetesinin en çok konuşulan kadınları arasındaydı...1900 yılında bu dillere destan güzellik, Osmanlı’nın meşhur valilerinden Nazım Paşa’nın oğlu Hikmet Bey ile evlendi. Türk şiirinin dünya çapındaki en önemli ismi Nazım Hikmet de bu beraberlikten doğacaktı... 1916’da Celile Hanımla eşi Hikmet Bey arasında şiddetli bir geçimsizlik başladı...O günlerde Yahya Kemal, Bahriye’de okuyan genç Nazım Hikmet’in şiir hocası olarak eve gelip gitmeye başlamıştı...Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım’la, Yahya Kemal arasında filizlenen aşk kısa bir süre sonra Celile Hanım’ın anlaşamadığı eşinden boşanmasıyla sonuçlandı...***Tutkuyla, ateşle, kıskançlıklarla dolu tarihin sayfalarının arasına gizlenen aşk başlıyordu... O aşkın aktörleri sadece Celile Hanım ve ünlü şair Yahya Kemal değildi...Nazım Hikmet, Necip Fazıl hatta Celile’nin yeğeni Oktay Rıfat’ın, yani Türk şiir dünyasının bütün ustalarının bir tarafından dahil oldukları bir aşktı o...***Heybeliada’da okuyan genç Bahriyeli Nazım, hafta sonları okuldan çıkar annesinin yanına gelirdi... Yahya Kemal o günlerde genç birer Bahriyeli olan Nazım Hikmet ve Necip Fazıl’ın bulunduğu öğrenci grubuna şiir dersleri verirdi... Yahya Kemal hafta sonları “Genç Nazım Hikmet’e Türkçe ile şiir dersleri” verirken, İstanbul’un en güzel kadınlarından Celile Hanım’la yakınlaştı...***Nazım’a verdiği derslerden arta kalan zamanlarda Celile Hanım ile Yahya Kemal sanat ve edebiyatla başlayan uzun sohbetlere başlamışlardı... Bir süre sonra bu ilişkinin kokusu Nazım’ın ve Necip Fazıl’ın öğrencisi olduğu Bahriye mektebinde duyuldu...***Dedikoduların ayyuka çıkması üzerine Yahya Kemal bir süre okula gelmedi... Geldiğinde karşısına öğrencisi Necip Fazıl çıkacaktı... Hocası Yahya Kemal’e şöyle dedi “Hocam, kibrit suyu içerek intihara kalkıştığınızı duyduk... Sınıfın bu durumdan duyduğu derin üzüntüyü size söylemek isterim...”***Hocasına yönelik bu alaycı, ironik, dalga geçen tutum bir Deniz Harp Okulu öğrencisi Bahriyeli için kabul edilmezdi. Necip Fazıl “Bu aşk ilişkisini alaycı bir şekilde ima eden” sözleri nedeniyle kodes’ adı verilen tahta dolabın içinde cezaya gönderildi okulda... Ne ki Fransızcayı ana dili gibi konuşan, piyano çalan, natürmort resimler yapan dünyalar güzeli, sanatçı Celile ile Yahya Kemal’in aşkı alevinden bir şey kaybetmedi...YARIM KALAN AŞKIN SİLÜETİ...Yahya Kemal deli gibi aşıktı, ama evlenmekten hayatı boyunca korkmuştu...Belki, böylesi bir kadına hiçbir zaman sahip olamayacağını bilmekten, belki o beraberlikte ters bir olaydan ürkmekten, belki de genç Nazım Hikmet’ten ve etraf ne der diye ürkmekten?..***O günlerde Celile Hanım, Yahya Kemal’e bir mektup yazdı, şöyle diyordu“Bugün Pazar belki gelirsin diye üç vapurunu pencerede bekledim...Gelmedin mahzun oldum...Verdiğin konferansa gelmedim, kalabalıktır memnun olmazsın diye, fakat hep aklım sende idi...Çok çok göreceğim geldi...Beni niye aramadın...Sana gücendim canımın içi, pek göreceğim geldi... Ben o günden beri yani Salı gününden beri evdeyim, dikiş dikiyorum... Evimiz için çalışıyorum...”***Celile Hanım’ın beklediği ve uğruna kocasından boşandığı o evlilik hiçbir zaman olmadı...Yahya Kemal hep kaçtı o evlilikten ve beraberlikten...NAZIM HİKMET’E YARDIM ETMEDİ...Uzun yıllar geçti bu olayın üzerinden...Nazım Hikmet büyük bir şair olmuştu...Sosyalistti... Dönemin iktidarı tarafından hapislerde süründürülüyordu...Celile artık yaşlanmıştı...***O güzelliğinden eser kalmamış üstüne üstlük kör olmuştu... Oğlunun hapislerden kurtulması için Galata Köprüsü’nde açlık grevine başlamıştı o görmeyen gözleriyle anne yüreği... Tuhaf bir rastlantı sonucu, Celile açlık grevi yaparken, Yahya Kemal Galata Köprüsü’nden geçti...***Büyük aşkını gördü...Ama yanına gitmedi...Bir zamanlar “Hocam olarak girdiğin eve babam olarak girmeni istemiyorum” diyen genç Nazım Hikmet’in kurtulması için kör gözlerle açlık grevi yapan Celile’ye destek imzasını vermedi... Hızla uzaklaştı oradan...***Öldüğünde evraklarının arasından içinde kurumuş iki yaprak bulunan bir zarf çıktı Yahya Kemal’in...Şöyle yazıyordu“Bu zarfın içindeki hatıra, 19 Ağustos 1930’da Sirkeci garında gece saat 10’da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir... Koparıp verdiği bu iki yaprağı daima muhafaza edeceğim...”***Celile aşkın devam etmeyeceğini anladığı gece Paris’e giderken, Sirkeci Garı’nda vermişti Yahya Kemal’e göğsünde duran o iki yapraklı çiçeği...
Fıkıh Konular Kendim de evli olduğum halde, işyerimden alışveriş eden bir kadına ileri derecede tutuldum. Bütün uğraşmalarıma rağmen kendimi ondan vazgeçiremiyorum. Öyle ki meseleyi yakınlarım ve kadının bizzat kendisi dahi anladılar. Buna rağmen o alışverişi kesmediği gibi ilgisini daha da açısından olacak olan oldu. Ben Şimdi işin günahını soruyorum Ona evlilik teklif etsem ve sarhoş olduğu için Ailesinin hukukunu zaten gözetmeyen kocasından ayrılmasını istesem günaha girmiş olur muyum?Sorunuzda İslam'ın güzelliği ve Islâmsızlığın çirkinligi bir kaç noktadan kendini gösteriyor Önce müslüman içki içmez, böylece âilesinin hem maddî, hem de manevî hukukunu çiğnemiş ve hanımıyla ilgilenmeyecek kadar sızmış, enerjisini haramda tüketmiş olmaz. Evinin, alış veriş dahil, bütün dış ihtiyaçlarını bir ibâdet duygusu ile kendisi temin eder. Kendisi gibi müslüman olan karısı da zorunlu durumlar olmadıkça dışarı çıkmaz; bakkalla-çakkalla uzun uzadıya yüzyüze, göz-göze gelmez. Konuşmak zorunda kaldığında kadınlığını ortaya dökecek şekilde kırılıp dökülmez. Karşısındakine ümit vermeyen bir edâ ile ve ihtiyaç miktarınca konuşur. Buna rağmen laf eden olursa ağzının payı edeplice verir. Anlaşılan bunların hiç birisi sizde olmamış; ciger kedinin önüne açıkça konulmuş. Buna rağmen işin günahını düşündüğünüze göre size, Rasûlüllah'ın bir hadîs-i şeriflerini hatırlatalım"Kim kocası olan bir kadını aldatırsa, aralarını açmaya çalışırsa... bizden değildir." Hâkim, Müstedrek N/196; Ebû Dâvûd, talâk 1 Hadîsi şerheden Münâvî diyor ki, "Bu kadın bir de komşu kadın olursa bunun günah ve çirkinliği o kadar daha artar." Çünkü, şerrinden komşusu emin olmayan kimse cennete giremez, buyurulmuştur. Imam Nevevide "Demek ki, insan bir iyiliği öğretmenin dışında, başka bir adamın karısı, kızı, çocuğu vb. ile onu ifsad edici şekilde konuşması haramdır, der" Münâvî, Feyzul-Kadîr V/385; Ayrıca bk. VI/123. Burada mesele örneklendirilerek içkici olması, karısının nikâhsız olduğu anlamına gelmez ve nikâhlı bir kadın boşanmaya teşvik eden de "bizden değildir". Meseleye, kendinizi bir an, kadının kocasının yerine koyarak, yine kendiniz de fetva zayıf bir hadîste "Hevâ arzu ve aşk peşinden gidilip o doğrultuda davranılmadıkça ve kimseye söylenmedikçe, sahibi için bağışlanır."Suyutî, el-Câmi'us-sağîr Feyz'uI-Kadîr ile, den VI/358 buyurulmuştur. Burada kastedilen, elbette helâl olmayan arzudur. "Hevâ ve hevese uyma; zirâ o seni Allah yolundan saptırır. "Sâd/26 âyet-i kerîmesi de bunu gösterir. Buna göre insan elinde olmayarak evlenmesi câiz olmayan birisine âşık olur da bunu kimseye açmazsa ve nefsini bundan vazgeçirmeye uğraşırsa, günaha girmeyeceği umulur.bk. Münâvî, Feyz VI/358Konular
Haberler > Uğruna Şiirler Yazılmış 15 Kadın ve Şairlerin Onlara Adadığı Unutulmaz Dizeler - 1607 - 0116 Edebiyat tarihimizde büyük şairlere ve büyük şiirlere ilham kaynağı olmuş 15 kadını, onlara sözcüklerini armağan eden şairleri ve yazdıkları dizeleri hatırlayalım. 1. Celile Hanım - Yahya Kemal Yahya Kemal'in ünlü şair Nazım Hikmet'in annesi, ressam Celile Hanım ile olan aşkları dillere destandır. Yahya Kemal'in Nazım Hikmet'e ders verirken tanıştığı Celile Hanım ile olan ilişkisi mutlu sonla noktalanmamış, bu aşktan geriye şairin ölüme yazıldığı zannedilen ama aslında Celile Hanım'ın Heybeliada'dan İstanbul'a doğru yol alışında yaşadığı kederi anlattığı meşhur şiiri GemiArtık demir almak günü gelmişşe zamandanMeçhule giden bir gemi kalkar bu limandanHiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yolSallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kolRıhtımda kalanlar bu seyahatten elemliGünlerce siyah ufka bakar gözleri nemliBiçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!Hicranlı hayatın ne de son matemidir buDünyada sevilmiş ve seven nafile beklerBilinmez ki giden sevgililer dönmeyeceklerBir çok gidenin her biri memnun ki yerindenBir çok seneler geçti; dönen yok seferinden 2. Muazzez Akkaya - Sezai Karakoç Sezai Karakoç'un Mülkiye'de okurken uzaktan uzağa aşık olduğu kadına yazdığı şiirin kıtalarının ilk harflerini birleştirdiğinizde 'Muazzez Akkayam' ismi okunuyor. Okulun en popüler kızlarından olan ve kendisine Cemal Süreya'nın da şiirler yazdığını anlatan Muazzez Hanım şairin kendisine olan aşkının da farkında olduğunu söylemiştir. Aşkına bir türlü açılamayan Karakoç ise ona şiirleriyle RosaUlur aya karşı kirli çakallar, Ürkek ürkek bakar tavşanlar Rosa bugün bende bir hal var. Yağmur iri iri düşer toprağa,Ulur aya karşı kirli pencereni perdeleri çek, Monna Rosa seni bakışın ölmem için yetecek. Anla Monna Rosa ben bir deliyim. Açma pencereni perdeleri çek. 3. Piraye - Nazım Hikmet Nazım Hikmet'in uğruna şiirler yazdığı pek çok kadın var ama en uzun sürelisi ve Nazım bu ilişkinin büyük kısmını hapiste geçirdiği için en çilelisi Piraye ile olanıdır için Yazılmış Saat 21-22 ŞiirleriNe güzel şey hatırlamak seni ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken...Ne güzel şey hatırlamak seni bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık... 4. Makber - Abdülhak Hamit Abdülhak Hamit Tarhan'ın kaybettiği eşi Fatma Hanım'ın ardından yazdığı bu şiir bir kadın için yazılmış şiirlerin en Ne yer, ne yâr kaldı, Gönlüm dolu ah-u zâr kaldı. Şimdi buradaydı, gitti elden, Gitti ebede gelip ezelden. Ben gittim, o haksar kaldı, Bir köşede tarumar kaldı, Baki o enis-i dilden, eyvah, Beyrut'ta bir mezar kaldı. 5. Mari Gerekmezyan - Bedri Rahmi Eyüboğlu Bedri Rahmi'nin bu şiirini çoğu insan ezbere bilse de hikayesi pek bilinmez. Şair sanılanın aksine bu şiiri karısına değil, asistanlık yaptığı üniversitenin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmiş olan Mari'ye yazmıştır. Mari Gerekmezyan ile yaşadıkları büyük aşk maalesef hüsranla noktalanmış, 1946 yılında hastalığa yakalanan Mari, şairin tüm çabalarına rağmen çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Agaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın a gülüm Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın. 6. Tomris Uyar - Cemal Süreya, Turgut Uyar, Edip Cansever Tomris Uyar kendisine şiir yazılan kadınların en şanslısıdır herhalde. Kocası Turgut Uyar, tutkulu bir aşk yaşadığı Cemal Süreya ve ona olan ilgisi ve hayranlığını saklamayan arkadaşı ve belki de platonik aşığı Edip Cansever, yani şiirimizin 3 büyük ismi de satırlarında kendisine / Cemal SüreyaAyışığında oturdukBileğinden öptüm seniSonra ayakta öptümDudağından öptüm seniKapı aralığında öptümSoluğundan öptüm seniBahçede çocuklar vardıÇocuğundan öptüm seniBir Bozuk Saattir Yüreğim Hep Sende Durur / Turgut UyarBir bozuk saattir yüreğim hep sende dururNe var ki ıslanır gider coşkunluğum durmadanDurmadanDağ biraz daha benden deniz her zaman sendenHiçbir dileğimiz yok şimdilik tarihten coğrafyadanKimselere benzemesin isterim seni övdüğümSeni övdüğüm zamanGüzel bir çingene yalnız başına dolaşmalı kırlardaSeni övdüğüm zamanYaş Değiştirme Törenine Yetişen Öyle Bir Şiir / Edip CanseverBen seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiçYağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm deBir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünleVe yarışırsa ancak Monet’ninKadınlarına yaraşan giysilerinleGördüm deBen seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç. 7. Mevhibe Beyat - Özdemir Asaf Mevhibe Beyat ismini bilmiyorsanız bile Lavinia'yı mutlaka duymuşsunuzdur. Güzel Sanatlar Akademisi'nde okuyan ve güzelliğiyle dillere destan olan Mevhine Hanım'a duyduğu karşılıksız aşk Asaf'a bu dizeleri yazdırmıştır. LaviniaSana gitme ceketimi en güzel saatleri gitme de sen istiyorsan yalanlar gitme demeyeceğimAma gitme, laviniaAdını de bilme, lavinia. 8. Maria Missakian - Attila İlhan Attila İlhan bu şiiri, Paris seyahati sırasında tanıştığı ve oldukça etkilendiği Maria Missakian'a yazmıştır. İlhan Türkiye'ye dönmek zorunda kalmış ama Maria'yı bir türlü ülkesine getirtememiştir. Mektuplarla devam eden aşkları aradan geçen seneler içinde kopmuş ve yıllar sonra şair, Maria'nın evli, mutsuz ve alkolik bir kadın olduğunu öğrenip MissakianYüksekkaldırımda bir akşamMaria Missakian'ı düşündümEğer kendimi bıraksamYağmur olabilirdim yağardımKasım'da bir çınar olurdumYaprak yaprak dökülürdümKalbimi sıkı tutmasamDöküp saçıp boşaltsamİçimde yükselen şiiriKaldırımlara döküp harcasamGözleri balıkçıl gözleriDudaklarında tutup rüzgarıMaria Missakian adında biriGelse göğsüne kapansam 9. Fahriye Abla - Ahmet Muhip Dıranas Şairin annesinin arkadaşı ve komşuları olan Fahriye Hanım'a yazdığı ve eşinin 'Evlendiğimizde o kadın 70 yaşındaydı. Ben Fahriye Abla'yı hiç kıskanmadım' dediği şiir, edebiyatımızın en bilinen şiirlerinden biri AblaHava keskin bir kömür kokusuyla dolar,Kapanırdı daha gün batmadan afyon ruhu gibi baygın mahalleden,Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!Hülyasındaki geniş aydınlığa gülenGözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınlaNe güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla! 10. Ayten - Ümit Yaşar Oğuzcan Ayten; şairin İş Bankası'nda çalışırken tutulduğu, kendinden oldukça ufak stajyer bir kızdır. Evli olan Oğuzcan, Ayten'e olan tutkusunu dizelere şöyle dökmüştürMilyon Kere AytenBen bir Ayten'dir tutturmuşum Oh ne iyi Ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor Şarkılar söylüyorum şiirler yazıyorum Ayten üstüne Saatim her zaman Ayten'e beş var Ya da Ayten'i beş geçiyor Ne yana baksam gördüğüm o Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor Bana sorarsanız mevsimlerden Ayten'deyiz Günlerden Ayten'ertesidir 11. Burçak - Ah Muhsin Ünlü Nevi-i şahsına münhasır şair, Ah Muhsin Ünlü nam Onur Ünlü'nün Burçak'ı meşhurdur. Hakkında şiirleri dışında konuşmayı sevmediği Burçak'ına adanmış pek çok dize tek şiir kitabı olan Gidiyorum Bu'da yer ben bundan sonra bir karı sevmekbaşkasını sevmek*-burçak’a evetişte sen gülüyorsunve beni daha geniş bir salona almış oluyorlargözlerim dönüyor sevdadan, merkezden değiltam beş milyon park oluyorum, mavzerler cabadefterime tartışmasız bir kuzu çiziyorum da! 12. Azime Korkmazgil - Hasan Hüseyin Korkmazgil Şair oldukça ilginç ve güzel bir hikayeleri olan, zor kavuştuğu ve çok sevdiği eşine pek çok dize ve görkemli şiirler armağan Temmuz Bildirisi 2saksılarda çöl bitkileri, salonlarda kartpostal mutluluklareskidi maskelerin sırıtan düşmanlıkları - ve nice yazlaroh ne güzel yeniden - bu senin güzelliğin ne demeksel ne demek azime'm, savaşlara durmak ne demek, güzel ne demeksen geldin ey benim kadın ülkem - yepyeni ufuklar geldindürülü bayraklarım güldü gülüm - sen geldin kutuplarım değişti 13. Mihrimah Hanım - Cahit Sıtkı Tarancı Arkadaşı Vedat Günyol'un kardeşi Mihrimah Hanım'a aşık olan ancak aşkını gizlice içinde yaşayan Tarancı, Kara Sevda şiirini onun için yazmıştır. Bu aşkını çok uzun seneler sonra arkadaşına itiraf etmiştir ancak Mihrimah Hanım artık evlidir. Vedat Günyol 'Keşke zamanında söyleseydin, evlenmenizi çok isterdim' demiş, bunun üzerine Tarancı derin bir pişmanlığa SevdaBir kere sevdaya tutulmaya gör; Ateşlerde yandığının resmidir. Aşık dediğin, Mecnun misali kör; Ne bilsin alemde ne mevsimidir. Dünya bir yana, o hayal bir yana; Bir meşaledir pervaneyim ona. Altında bir ömür döne dolana Ağladığım yer penceresi midir? Bir köşeye mahzun çekilen için, Yemekten içmekten kesilen için, Sensiz uykuyu haram bilen için, Ayrılık ölümün diğer ismidir. 14. Mihriban - Abdurrahim Karakoç Abdurrahim Karakoç bu şiiri gençlik çağında sevdiği, 'seviyordum ama olmadı' dediği bir kıza yazdığını söylemiştir. Kızın adı başkadır, orası şairde saklıdır, Mihriban ise onun temsil eden bir semboldür sadece. Şiir bestelenip pek çok sanatçı tarafından seslendirilmesi ile oldukça meşhur saçlarına deli gönlümü Bağlamıştın, çözülmüyor Mihriban Ayrılıktan zor belleme ölümü Görmeyince sezilmiyor Mihriban Yar, deyince kalem elden düşüyor Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor Lambada titreyen alev üşüyor Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban 15. Leyla Erbil - Ahmed Arif Ahmed Arif genç yaşında aşık olduğu ve bu aşkı kalbinden uzun yıllar taşıdığı ancak dostluktan öte bir karşılık bulamadığı Leyla Erbil'e pek çok şiir yazmıştır ama en meşhuru muhakkak ki şudurHasretinden Prangalar Eskittimseni, anlatabilmek çocuklara, kahramanlara,seni, anlatabilmek seni,namussuza, haldan bilmez,kahpe kaç zemheri,kurt uyur, kuş uyur, zindan gürül-gürül akan bir dünya...bir ben uyumadım,kaç leylim bahar, hasretinden prangalar kan gülleri takayım,bir o yana,bir bu yana...
evli kadına aşık olmak şiir