🐷 Elif Lam Mim Duası Türkçe Yazılışı
Elif lâm, mim, Allahü la ilahe illa hüvel hayyul kayyum. Ve ilahikum vahidün la ilahe illa hüverrahmanirrahim! Ya zelcelali vel ikram. Ya er- hamerrahimin. Allâhümme inni es’elüke bienneke entellahü la ilahe illa entel vahidül ehadül ferdüs’semamedüllezi lem yelid ve lem yuled ve lem yekun lehu küfüven ehad.
Kenzül Arş Duası Tam Hali (Türkçe) Elhamdü lillahi rabbil alemine aleyke ya rabbi ve es’elüke bi hakkı bi hurmeti Bismillahir rahmir rahıym. *Elif lam mim zalikel kitabü aleyke ya rabbi ve es’elüke bi hakkı bir hurmeti Bismillahir rahmanir rahıym. *Elif lam mim Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyümü aleyke ya rabbi ve
Allah (c.c.), Hz. Muhammed, (s.a.v.), Namaz Sureleri, Namaz süreleri, sure, süre, islam, islamiyet, kuran dinle, kuran izle, ayet, iman, koran, namaz, Kuran
Mucize Bir Dua. Aşağıdaki ayeti kerimeyi bir kimse herhangi bir şey üzerine yazar ve bir tarafına bağlar veya asarsa, eğer o zamana kadar evlenmemişse derhal evlenir. Eğer kendisine unutkanlık hali arız olmuşsa, derhal şifa bulur. Eğer daha başka herhangi bir hastalığa yakalanmışsa yakalandığı hastalıktan kurtulmasına
BAKARA1-5 ELİF LAM MİM OKUNUŞU, ANLAMI, ARAPÇA YAZILIŞI, TEFSİRİ, DİNLE Bismillahirahmanirrahim .. Bakara 183-186 Okunuşu Meali Arapça Yazılışı Dinle BAKARA 183-186 OKUNUŞU ANLAMI ARAPÇA YAZILIŞI DİNLE Bismillahirahmanirrahim &n..
Kenzül-Arş duası, Bismillahirrahmânirrahîm ve Elhamdülillahi Rabbi’l-Âlemin hürmetine, Elif lâm mim ile başlayan Bakara Sûresi, Elif lâm mim ile başlayan Al-i İmran Sûresi hürmetine, Nisa Sûresi, Mâide Sûresi, En’âm Sûresi, Elif lâm mîm sâd ile başlayan A’râf Sûresi, Enfâl Sûresi, Tevbe Sûresi, Elif lâm
1-Elif,Lam, Mim. 2-İşte kendisinde bir şüphe olmayan bu kitap;sakınanlar için hidayetin ta kendisidir. 3-Onlar ki,gaybe inanıp namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdigimiz rızıklardan Allah için harcarlar. 4-Ve onlar ki ,hem sana indirilene iman ederler, hem senden evvel indirilene.Bunlar,ahirete de kesin olarak inanırlar.
SYIm. Kur'an-ı Kerim'in doksan dokuzuncu suresi olan Zilzal suresi, Medine döneminde nazil olmuştur. İniş sırasına göre 93. suredir ve tamamı 8 ayetten oluşur. Adını, ilk ayetinin son kelimesinden alır. Zelzele suresi olarak da anılır. Birçok İslami kaynakta, Zilzal suresi duası faziletleri, anlamı, sırları ve meali ile ilgili önemli bilgiler bulunur. Bu yüzden Zilzal suresi okunuşu bilmek önemlidir. Zilzal suresi okunuşu gün içerisinde belirli zamanlarda yapılmalıdır. Bu surenin fazileti, faydaları ve yararları olduğuna inanılır. Ezberlemek ve dinlemek isteyenler için Zilzal suresi anlamı meali, Arapça yazılışı, Türkçe okunuşu, fazileti, hikmeti ve Zelzele duası dinle seçeneği hakkında bilgiler haberimizin devamında bulunuyor. ZİLZAL SURESİ OKUNUŞU Bismillahirrahmânirrahîm. İza zülziletil erdu zilzaleha Ve ahracetilerdu eskaleha Ve kalel insanü ma leha Yevmeizin tühaddisü ahbaraha Bienne rabbeke evha leha Yevmeiziy yasdürun nasü eştatel li yürav a'malehüm Fe mey ya'mel miskale zerratin hayray yerah Ve mey ya'mel miskale zerratin şerray yerah ZİLZAL SURESİ ARAPÇA YAZILIŞI ZİLZAL SURESİ DİNLE ZİLZAL SURESİ TÜRKÇE ANLAMI DİYANET MEALİ Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle. Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı, Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı, Ve insan "Ona ne oluyor?" dediği zaman. O gün yer, bütün haberlerini anlatır. Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir. O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır. Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir. ZİLZAL SURESİ NUZÜL Mushaftaki sıralamada doksan dokuzuncu, iniş sırasına göre doksan üçüncü sûredir. Nisâ sûresinden sonra, Hadîd sûresinden önce Medine’de inmiştir. Mekke’de indiğine dair rivayetler de vardır bk. Şevkânî, V, 562. ZİLZAL SURESİ KONUSU Sûrede kıyamet kopması sırasındaki şiddetli yer sarsıntısının ardından kıyamet gününde yaşanacak olan sıkıntı ve dehşet verici haller anlatılmaktadır; ayrıca dünyada işlenen hayır veya şerrin karşılığının âhirette ödül veya ceza olarak alınacağı bildirilmektedir. ZİLZAL SURESİ FAZİLETİ Surenin fazileti hakkında rivayet edilen hadise göre bir sahabi Resûlullah’ın huzuruna gelip kendisine Kur’an okutmasını istemiş, Hz. Peygamber “elif lâm râ’”, “hâ mîm” veya tesbih kavramıyla başlayan sûrelerden okumasını söylemiş, sahâbî bunların her biri için, “Yaşım ilerlemiş, kalbim sıkıntılı hale gelmiş, dilim de kalınlaşmış” şeklinde mazeret beyan ederek kendisine özlü bir sûre okutmasını talep etmiştir. Resûl-i Ekrem ona Zilzal suresini okutmuştur. Sahâbî okumasını bitirince, “Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki hayatımın sonuna kadar buna başka bir şey ilâve etmeyeceğim” demiş ve oradan ayrılmıştır. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle demiştir “Bu adam kurtuluş yolunu bulmuş, kurtuluş yolunu bulmuştur” Müsned, II, 169; [Arnaût], XI, 139-141; Ebû Dâvûd, “Şehru ramażân”, 9; İbrâhim Ali, s. 302-303, 360-361. Abdullah b. Abbas’tan rivayet edilen bir hadiste de Resûlullah, Zilzâl sûresinin Kur’an’ın yarısına, İhlâs’ın üçte birine, Kâfirûn sûresinin de dörtte birine denk geldiğini söylemiştir Tirmizî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 10; İbrâhim Ali, s. 360-363; Kâfirûn sûresiyle ilgili beyanın sıhhati hakkında bk. DİA, XXIV, 149. Şehâbeddin Mahmûd el-Âlûsî, Zilzâl sûresinin Kur’an’ın yarısına denk gelişini onun içerdiği hükümlerin dünyaya ve âhirete dair olmasına, sûrenin âhiret ahkâmını kısaca içermesi özelliğine bağlamıştır Rûḥu’l-meʿânî, XXX, 602. İsmâil Hakkı Bursevî Tefsîru Sûreti’z-Zelzele adıyla bir risâle kaleme almıştır Beyazıt Devlet Ktp., Genel, nr. 3507, vr. 116a-121a. ZİLZAL SURESİ TEFSİRİ KUR'AN YOLU Kıyamet gününün ne kadar dehşet verici bir gün olduğu ve o sırada nelerin meydana geleceği anlatılarak insanların o gün için hazırlık yapmaları gerektiğine dikkat çekilmektedir. Başka âyetlerde anlatıldığı üzere kıyamet kopacağı gün sûrun birinci defa üflenmesiyle yerküresinde şiddetli sarsıntılar meydana gelecek ve dağlar yerlerinden kopup savrulacak, yeryüzünde yıkılmayan hiçbir şey kalmayacaktır krş. Kehf 18/47; Tâhâ 20/101-107. Çünkü “kıyamet sarsıntısı gerçekten çok büyük bir olaydır” Hac 22/1. 2. Âyette belirtilen “yerin ağırlıklarını dışarı atması” ile ne kastedildiği hususunda öne çıkan açıklamalar şunlardır a Kabirlerdeki ölülerin dirilip dışarı çıkması; b Yer altındaki madenler, gazlar, ve lâvların dışarı çıkması. Müfessirler yerin ağırlıklarını dışarı çıkarması olayının sûrun ikinci defa üflenmesiyle gerçekleşeceğini söylemişlerdir. Yerkürede meydana gelen bu dehşet verici olayları gören insan, “Ne oluyor buna!” diyerek korku ve şaşkınlığını ifade eder. Çünkü daha önce bu derecede şiddetli bir sarsıntı görülmemiştir. “O gün yer, rabbinin ona vahyettiği şekilde bütün haberlerini anlatır.” meâlindeki 4-5. âyetler başlıca üç şekilde yorumlanmıştır a Allah yere bir çeşit konuşma ve anlatma yeteneği verir, o da üzerinde olup bitenleri ve kimin ne yaptığını açık açık anlatır. Nitekim bir hadiste kıyamet gününde arzın dile gelerek konuşacağı bildirilmiştir İbn Mâce, “Zühd”, 31. b O gün Allah’ın hükmü uyarınca arz, üstünde olup bitenleri tek tek sayıp dökercesine insanların orada yaptıkları her şeyi açığa çıkarır. c Yer, o büyük sarsıntıyla âdeta dünyanın son bulduğunu ve âhiretin geldiğini haber verir Râzî, XXXII, 59. Sonuçta önemli olan arzın gerçek anlamda konuşup konuşmaması değil, dünya hayatının bittiğini ve herkesin neler yaptığını açık açık ortaya koyması ve artık orada hiçbir şeyin saklı gizli kalmayacak olmasıdır. Âyetin bunu anlatmaktan maksadı ise insanların bu gerçeği göz önüne alarak o gün arzın kendisi hakkında iyi şeyler söylemesini sağlayacak bir hayat yaşamalarıdır. ZİLZAL SURESİ NE ZAMAN İNMİŞTİR? Zilzal ya da Zilzele suresi, Medine döneminde inmiştir. Mushaftaki sıralamada doksan dokuzuncu, iniş sırasına göre doksan üçüncü suredir. Nisa suresinden sonra, Hadid suresinden önce inmiştir. ZİLZAL SURESİ KAÇ AYET? Zilzal suresi, 8 ayetten oluşmaktadır. ZİLZAL SURESİ KAÇINCI SAYFA VE CÜZDE YER ALIYOR? Zilzal suresi, Kur'an-ı Kerim'in 30. cüzünde bulunuyor. Zilzal suresi, 599. sayfada yer almaktadır. ZİLZAL ZELZELE SURESİ KONUSU NEYİ ANLATIYOR? Zilzâl sûresi yerin büyük bir sarsıntı ile sarsılacağı ve içindeki ağırlıkları eskāl dışarıya atacağı günü hatırlatılmakla başlar. Diğer âyetlerde sûra üfürülmekle vuku bulacağı ifade edilen bu olayın ez-Zümer 39/68 ikinci üfleyişle meydana geleceğini söylemek mümkündür. 2. âyette yer alan “eskāl” kelimesi Taberî ve İbn Kesîr’e göre yerin karnındaki kabirlerdeki ölüleri anlatır. Buna yer küresinin kendi içinde sakladığı çeşitli maden ve hazineler de eklendiği takdirde bu yer sarsıntısını birinci ve ikinci üfleyiş olarak kabul etmek gerekir. Ardından, tasvir edilen durum karşısında inkârcılar veya bütün insanlar hayrete düşüp, “Arzın bu hali nedir?” diyeceklerdir. O gün Cenâb-ı Hakk’ın ilhamıyla yer küresi, üzerinde işlenen bütün amelleri haber verecektir. Dünyada peygamberlerin tebliğlerine doğrudan veya dolaylı biçimde muhatap olan insanlar tek başlarına ve dağınık şekilde hesap yerine geleceklerdir. Zerre kadar iyilik yapan da zerre kadar kötülük yapan da karşılığını bulacaktır. ZİLZAL SURESİNE NEDEN BU İSİM VERİLMİŞTİR? Zilzal suresi, adını, ilk ayetinin sonunda kelimeden almıştır. Zilzal suresi, kıyametin başlamasıyla yeryüzünün şiddetli sarsılmasından ve evrenin tasarımının yok olacağından bahsettiği için Zelzele suresi adıyla da anılmaktadır. ZİLZAL SURESİ NE ZAMAN OKUNMALI? Zilzal suresi, zaman ve mekân ayırt etmeksizin okunacak sureler arasındadır. Zilzal suresini deprem ya da zelzele olduğunda okumalıyız gibi düşüncelere vardır; ancak sure depremden çok kıyamet gününde yaşanacak depremden çok daha büyük felaketler olacağını anlatır. Zilzal suresinin tefsirine göre; yeryüzü içindeki hazineleri dışarı çıkarması, kabirlerdeki ölülerin dirilip dışarı çıkması, yer altındaki madenler, gazlar, ve lavların dışarı çıkması gibi çok büyük olaylar meydana gelecektir. Hz. Enes’den ra rivayet edildiğine göre; Resulullah buyurdular ki “İzâ Zülzilet” suresi Kur’ân-ı Kerim’in dörtte birine denktir.” Tirmizi İ. Abbas’dan ra’dan rivayet edildiğine göre; Resulullah buyurdular ki “İza Zülzilet suresi Kur’ân-ı Kerim’in yarısına denktir. Kul hüvallahü ehad İhlas suresi Kur’ân-ı Kerim’in üçte birine denktir. Kul yâ eyyühe’l Kâfirün suresi de Kur’ân-ı Kerim’in dörtte birine denktir.” Tirmizi ZİLZAL SURESİ NE İÇİN OKUNUR, NEYE İYİ GELİR? Zilzal suresinin ne amaçlı okunabileceklerine dair bazı dini kaynaklarda belirtilenler şunlardır Düşmanların şerrinden korunmak ve onlara galip gelmek için 41 kere Zilzal suresi okunur. Bir kimse, Zilzal suresini namaz içerisinde çok kez okumayı adet haline getirirse, Allah’u Teala o kimseye dünya servetini ihsan edeceği gibi korktuklarından da emin ve uzak kılar. Bir kimse Cuma gecesi iki rekat namaz kılar ve onda Fatiha ve 15 kere Zilzal suresini okursa, Allah’u Teala onu kabir azabından ve kıyamet sıkıntılarından emin kılar. ZİLZAL SURESİ DEPREM İÇİN OKUNUR MU? Zilzal suresi halk arasında deprem okunduğu zaman okunmalı gibi bir düşünce şekli olsa da surede depremden çok, ansızın bizleri yakalayacak olan kıyamet günü dehşetinin üzerinde durulmaktadır. ZİLZAL ZELZELE SURESİ NASIL KOLAY EZBERLENİR? Kur’an-ı Kerim’de yer alan bütün surelerin kolay ezberlenmesi için bol bol tekrar yapılması gereklidir. Zilzal suresi ezberlemek isteyen bir kişi, her ayeti en az üç kere okumalı ve sesli bir şekilde tekrar yapması yeterlidir. ZİLZAL SURESİ ABDESTSİZ OKUNUR MU? Vakıa suresi, 79. ayette “Temizlenmiş olanlardan başkası ona el süremez.” şeklinde emredilir. Bu nedenle, cünüp olan ya da abdestsiz birisinin Kur’an-ı Kerim’e el süremeyeceği gibi herhangi bir ayeti de okuyamaz. Özetle, abdesti olmayan birisi, Kur’an-ı Kerim’e el dokundurmadan ezberinden bildiği ayet ve sureleri okuyabilir. Bu caizdir; ancak abdestsiz olan birisi Kur’an’a dokunarak Zilzal suresini okuyamaz. Ayet el-Kürsi, Fatiha ve İhlas gibi ayet ve sureleri okumak isteyen kimse, bunları dua niyetiyle okursa caizdir. Elmalılı Hamdi YAZAR, Tefsir, Vakıa 79. ayet in izahı; Celal Yıldırım, İslam fıkhı, IV/157 Keza, başörtüsü olmadan da Zilzal suresi okunabilir; ancak Kur'an'a saygıdan dolayı başörtülü olmak daha iyidir. ZİLZAL SURESİ ADETLİYKEN OKUNUR MU? Zilzal suresinin adetliyken Kur'an-ı Kerim'den ya da ezberden okunması caiz olmamaktadır. EZBERLEMENİZ İÇİN DİĞER DUALAR VE SURELER Ayetel Kürsi Kunut Duaları Sübhaneke Duası Nasr Suresi İnşirah Suresi İhlas Suresi Asr Suresi Felak Nas Suresi Yasin Suresi Kadir Suresi Fatiha Suresi Duha Suresi Fetih Suresi Kevser Suresi Kehf Suresi Bakara Suresi Salli Barik Duaları Tebbet Suresi Maun Suresi Fil Suresi Zilzal Suresi Kureyş Suresi Kalem Suresi Şifa Duası Rızık Duası Dilek Duası Nazar Duası
Ali İmran nedir ve Ali İmran suresi kaç ayettir? Kuranı Kerim surelerinden Ali İmran suresi anlamı, Ali İmran suresi latince yazılışı Ali İmran suresi Türkçe okunuşu bu sayfada derledik. İşte sure hakkında tüm İmran Suresi, Kur’an-ı Kerim’in üçüncü sûresidir. Medine döneminde inmiştir. 200 âyettir. Sûre, adını 33. âyette geçen Âl-i İmrân’ tamlamasından almıştır. Âl-i İmrân, İmrân ailesi demektir. Suresnin Emân güven, Kenz hazine, Tayyibe gibi daha başka adları da vardır. Bakara sûresi ile birlikte ikisine birden “Çifte güller” anlamına Zehrâvân veya Zehrâveyn denir. Bakara ve Enfâl sûrelerinin ardından hicretin 3. yılında Uhud Savaşı’ndan sonra nazil olmaya başlayan sûrenin tamamlanması muhtemelen hicretin 9. yılına kadar temel konuları, Allah’ın sıfatları, Kur’an’ın özellikleri, Hz. Meryem, Hz. Zekeriya, Hz. Yahya, Hz. İsa ve Hz. İbrahim’in kıssalarından kesitler, Ehl-i kitabın durumu; kendi kitaplarına, Peygamberimize ve Müslümanlara karşı olan olumsuz tutumları, Müslümanların, münafıkların ve müşriklerin Uhud Savaşı’ndaki tutum ve davranışları, Müslümanların Ehl-i kitaba karşı tutumları, Peygamberlik; Allah’ın bütün elçilerinin hak olduğu ve bunlara imanın gerekliliği, Allah rızası için her türlü sıkıntıya katlanmanın gereği ve önemi; sabretmenin Müslümanlara kazandıracağı İmran Suresi latin harflerle okunuşu Bismillahirrahmanirrahim 1. Elif lam mim 2. Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum 3. Nezzele aleykel kitabe bil hakkı müsaddikal lima beyne yedeyhi ve enzelet tevrate vel incıl 4. Min kablü hüdel lin nasi ve enzelel fürkan* innellezıne keferu bi ayatillahi lehüm azabün şedıd* vallahü azızün züntikam 5. İnnellahe la yahfa aleyhi şey’üm fil erdı ve la fis sema’ 6. Hüvellezı yüsavviruküm fil erhami keyfe yeşa’* la ilahe illa hüvel azızül hakım 7. Hüvellezı enzele aleykel kitabe minhü ayatüm muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu müteşabihat* fe emmellezıne fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae te’vılih* ve ma ya’lemü te’vılehu illellah* ver rasihune fil ılmi yekulune amenna bihı küllüm min ındi rabbina* ve ma yezzekkeru illa ülül elbab 8. Rabbena la tüzığ kulubena ba’de iz hedeytena veheb lena mil ledünke rahmeh* inneke entel vehhab 9. Rabbena inneke camiun nasi li yevmil la raybe fıh* innellahe la yuhlifül mıad 10. İnnellezıne keferu len tuğniye anhüm emvalühüm ve la evladühüm minellahi şey’a* ve ülaike hüm vekudün nar 11. Kede’bi ali fir’avne vellezıne min kablihim* kezzebu bi ayatina fe ehazehümüllahü bi zünubihim* vallahü şedıdül ıkab 12. Kul lillezıne keferu setuğlebune ve tuhşerune ila cehennem* ve bi’sel mihad 13. Kad kane leküm ayetün fı fieteynil tekata* fietün tükatilü fı sebılillahi ve uhra kafiratüy yeravnehüm misleyhim ra’yel ayn* vallahü yüeyyidü bi nasrihı mey yeşa’* inne fı zalike le ıbratel li ülil ebsar 14. Züyyine lin nasi hubbüş şehevati minen nisai vel benıne vel kanatıyril mükantarati minez zehebi vel fiddati vel haylil müsevvemeti vel en’ami vel hars* zalike metaul hayatid dünya* vallahü ındehu husnül meab 15. Kul e ünebbiüküm bi hayrim min zaliküm* lillezınettekav ınde rabbihim cennatün tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve ezvacüm mütahheratüv ve rıdvanüm minellah* vallahü basıyrum bil ıbad 16. Ellezıne yekulune rabbena innena amenna fağfir lena zünubena vekına azaben nar 17. Essabirıne ves sadikıyne vel kanitıne vel münfikıyne vel müstağfirıne bil eshar 18. Şehıdellahü ennehu la ilahe illa hüve vel melaiketü ve ülül ılmi kaimem bil kıst* la ilahe illa hüvel azızül hakım 19. İnned dıne indellahil islam* ve mahtelefellezıne utül kitabe illa mem ba’di ma caehümül ılmü bağyem beynehüm* ve mey yekfür bi ayatillahi fe innellahe serıul hısab 20. Fe in haccuke fe kul eslemtü vechiye lillahi ve menittebean* ve kul lillezıne utül kitabe vel ümmiyyıne e eslemtüm* fe in eslemu fe kadihtedev* ve in tevellev fe innema aleykel belağ* vallahü besıyrum bil ıbad 21. İnnellezıne yekfürune bi ayatillahi ve yaktülunen nebiyyıne bi ğayri hakkıv ve yaktülunellezıne ye’mürune bil kıstı minen nasi fe beşşirhüm bi azabin elım 22. Ülaikellezıne habitat a’malühüm fid dünya vel ahırah* e ma lehüm min nasırın 23. Elem tera ilellezıne utu nasıybem minel kitabi yüd’avne ila kitabillahi li yahküme beynehüm sümme yetevella ferıkum minhüm ve hüm mu’ridun 24. Zalike bi ennehüm kalu len temessenen naru illa eyyamem ma’dudat* ve ğarrahüm fı dınihim ma kanu yefterun 25. Fe keyfe iza cema’nahüm li yevmil la raybe fıhi ve vüffiyet küllü nefsim ma kesebet ve hüm la yüzlemun 26. Kulillahümme malikel mülki tü’til mülke men teşaü ve tenziul mülke mimmen teşa’* ve tüızzü men teşaü ve tüzillü men teşa’* bi yedikel hayr* inneke ala külli şey’in kadır 27. Tulicül leyle fin nehari ve tulicün nehara fil leyl* ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy* ve terzüku men teşaü bi ğayri hısab 28. La yettehızil mü’minunel kafirıne evliyae min dunil mü’minın* ve mey yef’al zalike fe leyse minallahi fı şey’in illa en tetteku minhüm tükah* ve yühazzirukümüllahü nefseh* ve ilellahil masıyr 29. Kul in tuhfu ma fı suduriküm ev tübduhü ya’lemhüllah* ve ya’lemü ma fis semavati ve ma fil ard* vallahü ala külli şey’in kadır 30. Yevme tecidü küllü nefsim ma amilet min hayrim muhdarav ve ma amilet min su’* teveddü lev enne beyneha ve beynehu emedem beıyda* ve yühazzirukümüllahü nefseh* vallahü raufüm bil ıbad 31. Kul in küntüm tühıbbünellahe fettebiunı yuhbibkümüllahü ve yağfir leküm zünubeküm* vallahü ğafurur rahıym 32. Kul etıy’ullahe ver rasul* fe in tevellev fe innellahe le yühıbbül kafirın 33. İnnellahestafa ademe ve nuhav ve ale ibrahıme ve ale ımrane alel alemın 34. Zürriyyetem ba’duha mim ba’d* vallahü semıun alım 35. İz kaletimraetü ımrane rabbi innı nezertü leke ma fı batnı muharranan fe tekabbel minnı* inneke entes semıul alım 36. Fe lemma vedaatha kalet rabbi innı veda’tüha ünsa* vallahü a’lemü bi ma vedaat* ve leysez zekeru kel ünsa* ve innı semmeytüha meryeme ve innı üıyzüha bike ve zürriyyeteha mineş şeytanir racım 37. Fe tekabbeleha rabbüha bi kabulin haseniv ve embeteha nebaten hasenev ve keffeleha zekeriyya* küllema dehale aleyha zekeriyyel mıhrabe vecede ındeha rizka* kale ya meryemü enna leki haza* kalet hüve min ındillah* innellahe yerzüku mey yeşaü bi ğayri hısab 38. Hünalike dea zekeriyya rabbeh* kale rabbi heb lı mil ledünke zürriyyeten tayyibeh* inneke semıud düa’ 39. Fe nadethül melaiketü ve hüve kaimüy yüsallı fil mıhrabi ennellahe yübeşşiruke bi yahya müsaddikam bi kelimetim minellahi ve seyyidev ve hasurav ve nebiyyem mines salihıyn 40. Kale rabbi enna yekunü lı ğulamüv ve kad beleğaniyel kiberu vemraetı akır* kale kezalikellahü yef’alü ma yeşa’ 41. Kale rabbic’al lı ayeh* kale ayetüke ella tükellimen nase selasete eyyamin illa ramza* vezkür rabbeke kesırav ve sebbıh bil aşiyyi vel ibkar 42. Ve iz kaletil melaiketü ya meryemü innellahestafaki ve tahheraki vastafaki ala nisail alemın 43. Ya meryemuknütı li rabbiki vescüdı verkeıy mear rakiıyn 44. Zalike min embail ğaybi nuhıyhi ileyk* ve ma künte ledeyhim iz yülkune aklamehüm eyyühüm yekfülü meryeme ve ma künte ledeyhim iz yahtesımun 45. İz kaletil melaiketü ya meryemü innellahe yübeşşiruki bi kelimetim minhüm ismühül mesıhu ıysebnü meryeme vecıhen fid dünya vel ahırati ve minel mükarrabın 46. Ve yükellimün nase fil mehdi ve kehlev ve mines salihıyn 47. Kalet rabbi enna yekunü lı veledüv ve lem yemsesnı beşer* kale kezalikillahü yahlüku ma yeşa’* iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun 48. Ve yüallimühül kitabe vel hıkmete vet tevrate vel incıl 49. Ve rasulen illa benı israıle ennı kad ci’tüküm bi ayetim mir rabbiküm ennı ahlüku leküm minet tıyni ke hey’etit tayri fe enfühu fıhi fe yekunü tayram bi iznillah* ve übriül ekmehe vel ebrasa ve uhyil mevta bi iznillah* ve ünebbiüküm bi ma te’külune ve ma teddehırune fı büyutikum* innefı zalike le ayetel leküm in küntüm mü’minın 50. Ve müsaddikal lima beyne yedeyye minet tevrati ve li ühılle leküm ba’dallezı hurrime aleyküm ve ci’tüküm bi ayetim mir rabbiküm fettekullahe ve etıy’un 51. İnnellahe rabbı ve rabbüküm fa’büduh* haza sıratüm müstekıym 52. Fe lemma ehasse ıysa minhümül küfra kale men ensarı ilellah* kalel havariyyune nahnü ensarullah* amenna billah* veşhed bi enna müslimun 53. Rabbena amenna bi ma enzelte vetteba’ner rasüle fektübna meaş şahidın 54. Ve mekeru ve mekerallah* vallahü hayrul makirın 55. İz kalellahü ya ıysa innı müteveffıke ve rafiuke ileyye ve mütahhiruke minellezıne keferu ve caılüllezınettebeuke fevkallezıne keferu ila yevmil kıyameh* sümme ileyye merciuküm fe ahkümü beyneküm fıma küntüm fıhi tahtelifun 56. Fe emmellezıne keferu fe üazzibühüm azaben şedıden fid dünya vel ahırah* ve ma lehüm min nasıriyn 57. Ve emmellezıne amenu ve amilus salihati fe yüveffıhim ücurahüm* vallahü la yühıbbüz zalimın 58. Zalike netluhü aleyke minel ayati vez zikril hakım 59. İnne mesele ıysa ındellahi ke meseli adem* halekahu min türabin sümme kale lehu kün fe yekun 60. Elhakku mir rabbike fe la teküm minel mümterın 61. Fe me hacceke fıhi mim ba’di ma caeke minel ılmi fe kul tealev ned’u ebnaena ve ebnaeküm ve nisaena ve nisaeküm ve enfüsena ve enfüseküm sümme nebtehil fe nec’al la’netellahi alel kazibın 62. İnne haza lehüvel kasasul hakk* ve ma min ilahin illellah* ve innellahe le hüvel azızül hakım 63. Fe in tevellev fe innellahe alımüm bil müfsidın 64. Kul ya ehlel kitabi tealev ila kelimetin sevaim beynena ve beyneküm ella na’büde ilellahe ve la nüşrike bihı şey’ev ve la yettehıze ba’duna ba’dan erbabem min dunillah* fe in tevellev fe kulüşhedu bi enna müslimun 65. Ya ehlel kitabi lime tühaccune fı ibrahıme ve ma ünziletit tevratü vel incılü illa mim ba’dih* e fela ta’kılun 66. Ha entüm haülai hacectüm fima leküm bihı ılmün fe lime tühaccune fıma leyse leküm bihı ılm* vallahü ya’lemü ve entüm la ta’lemun 67. Ma kane ibrahımü yehuddiyyev ve la nasraniyyev ve lakin kane hanıfem müslima* ve ma kane minel müşrikın 68. İnne evlen nasi bi ibrahıme lellezınettebeuhü ve hazen nebiyyü vellezıne amenu* vallahü veliyyül mü’minın 69. Veddet taifetüm min ehlil kitabi lev yüdılluneküm* ve ma yüdıllune illa enfüsehüm ve ma yeş’urun 70. Ya ehlel kitabi lime tekfürune bi ayatillahi ve entüm teşhedun 71. Ye ehlel kitabi lime telbisunel hakka bil batıli ve tektümunel hakka ve entüm ta’lemun 72. Ve kalet taifetüm min ehlil kitabi aminu billezı ünzile alellezıne amenu vechen nehari vekfüru ahırahu leallehüm yarciun 73. Ve la tü’minu illa li men tebia dıneküm* kul innel hüda hüdellahi ey yü’ta ehadüm misle ma utıtüm ev yühaccuküm ınde rabbiküm* kul innel fadle bi yedillah* yü’tıhi mey yeşa’* vallahü vasiun alım 74. Yahtessu bi rahmetihı mey yeşa’* vallahü zül fadlil azıym 75. Ve min ehlil kitabi men inte’menhü bi kıntariy yüeddihı ileyk* ve minhüm men in te’menhü bi dınaril la yüeddihı ileyke illa ma dümte aleyhi kaima* zalike bi ennehüm kalu leyse aleyna fil ümmiyyıne sebıl* ve yekulune alellahil kezibe ve hüm ya’lemun 76. Bela men evfa bi ahdihı vetteka fe innellahe yühıbbül müttekıyn 77. İnnellezıne yeşterune bi ahdillahi ve eymanihim semenen kalılen ülaike la halak lehüm fil ahırati ve la yükellimühümüllahü ve la yenzuru ileyhim yevmel kıyameti ve la yüzekkıhim* ve lehüm azabün elım 78. Ve inne minhüm le ferıtkay yelvune elsinetehüm bil kitabi li tahsebuhü minel kitabi ve ma hüve minel kitab* ve yekulune hüve min ındillahi ve ma hüve min ındillah* ve yekulune alellahil kezibe ve hüm ya’lemun 79. Ma kane li beşerin ey yü’tiyehüllahül kitabe vel hukme ven nübüvvete sümme yekule lin nasi kun ıbadel lı min dunillahi ve lakin kunu rabbaniyyıne bi ma küntüm tüallimunel kitabe ve bima küntüm tedrusun 80. Ve la ye’müraküm en tettehızül melaikete ve nebiyyıne erbaba* e ye’müruküm bil küfri ba’de iz entüm müslimun 81. Ve iz ehazellahü mısakan nebiyyıne lema ateytüküm min kitabiv ve hıkmetin sümme caeküm rasulüm müsaddikul lima meaküm le tü’minünne bihı ve le tensurunneh* kale e akrartüm ve ehaztüm ala zaliküm ısrı* kalu akrarna* kale feşhedu ve ene meaküm mineş şahidın 82. Fe men tevella ba’de zalike fe ülaike hümül fasikun 83. E fe ğayra dınillahi yebğune ve lehu esleme men fis semavati vel erdı tav’av ve kerhev ve ileyhi yürceun 84. Kul amenna bilbillahi ve ma ünzile aleyna ve ma ünzile ala ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya’kube vel esbatı ve ma utiy musa ve ıysa ven nebiyyune mir rabbihim* la nüferriku beyne ehadim minhüm ve nahnü lehu müslimun 85. Ve mey yebteğı ğayral islami dınen fe ley yukbele minh* ve hüve fil ahırati minel hasirın 86. Keyfe yehdillahü kavmen keferu ba’de ımanihim ve şehidu enner rasule hakkuv ve caehümül beyyinat* vallahü la yehdil kavmez zalimın 87. Ülaike cezaühüm enne aleyhim la’netellahi vel melaiketi ven nasi ecmeıyn 88. Halidıne fıha* la yühaffefü anhümül azabü ve la hüm yünzarun 89. İllellezıne tabu mim ba’di zalike ve aslehu fe innellahe ğafurur rahıym 90. İnnellezıne keferu ba’de ımanihim sümmezdadu küfral len tukbele tevbetühüm* ve ülaike hümüd dallun 91. İnnellezıne keferu ve matu ve hüm küffarun fe ley yukbele min ehadihim mil’ül erdı zehebev ve levfteda bih* ülaike lehüm azabün elımüv ve ma lehüm min nasırın 92. Len tenalül birra hatta tünfiku mimma tühıbbun* ve ma tünfiku min şey’in fe innellahe bihı alım 93. Küllüt taami kane hıllel li benı israıle illa ma harrame israılü ala nefsihı min kabli en tünezzelet tevrah* kul fe’tu bit tevrati fetluha in küntüm sadikıyn 94. Fe meniftera alellahil kezibe mim ba’di zalike fe ülaike hümüz zalimun 95. Kul sadekallahü fettebiu millete ibrahıme hanıfa* ve ma kane minel müşrikın 96. İnne evvele beytiv vüdıa linnasi lellezı bi bekkete mübarakev ve hüdel lil alemın 97. Fıhi ayatüm beyyinatüm mekamü ibrahım* ve men dehalehu kane amina* ve lillahi alen nasi hıccül beyti menistetaa ileyhi sebıla* ve men kefera fe innellahe ğaniyyün anil alemın 98. Kul ya ehlel kitabi lime tekfürune bi ayatillahi vallahü şehıdün ala ma ta’melun 99. Kul ya ehlel kitabi lime tesuddune an sebılillahi men amene tebğuneha ıvecev ve entüm şüheda’* vemallahü bi ğafilin amma ta’melun 100. Ya eyyühellezıne amenu in tütıy’u ferıkam minellezıne utül kitabe yerudduküm ba’de ımaniküm kafirın 101. Ve keyfe tekfürune ve entüm tütla aleyküm ayatüllahi ve fıküm rasulüh* ve mey ya’tesım billahi fe kad hüdiye ila sıratım müstekıym 102. Ya eyyühellezıne amenüttekullahe hakka tükatihı ve la temutünne illa ve entüm müslimun 103. Va’tesumu bi hablillahi cemıav ve la teferraku* vezküru nı’metellahi aleyküm iz küntüm a’daen fe ellefe beyne kulubiküm fe asbahtüm bi nı’metihı ıhvana* ve küntüm ala şefahufratim minen nari fe enkazeküm minha* kezalike yübeyyinüllahü le küm ayatihı lealleküm tehtedun 104. Velteküm minküm ümmetüy yed’une ilel hayri ve ye’mürune bil ma’rufi ve yenhevne anil münker* ve ülaike hümül müflihun 105. Ve la tekunu kellezıne teferraku vahtelefu mim ba’di ma caehümül beyyinat* ve ülaike lehüm azabün azıym 106. Yevme tebyaddu vücuhüv ve tesveddü vücuh* fe emmellezınesveddet vücuhühüm e kefartüm ba’de ımaniküm fe zukul azabe bima küntüm tekfürun 107. Ve emmellezınebyaddat vücuhühüm fe fı rahmetillah* hüm fıha halidun 108. Tilke ayatüllahi netluha aleyke bil hakk* vemallahü yürıdü zulmel lil alemın 109. Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard* ve ilellahi türceul ümur 110. Küntüm hayra ümmetin uhricet lin nasi te’mürune bil ma’rufi ve tenhevne anil münkeri ve tü’minune billah* ve lev amene ehlül kitabi le kane hayral lehüm* minhümül mü’minune ve ekseruhümül fasikun 111. Ley yedurruküm illa eza* ve iy yükatiluküm yüvellukümül edbara sümme la yünsarun 112. Duribet aleyhimüz zilletü eyne ma sükıfu illa bi hablim minellahi ve hablim minen nasi ve bau bi ğadabim minellahi ve duribet aleyhimül meskeneh* zalike bi ennehüm kanu yekfürune bi ayatillahi ve yaktülunel embiyae bi ğayri hakk* zalike bi ma asav ve kanu ya’tedun 113. Leysu sevaa* min ehlil kitabi ümmetün kaimetüy yetlune ayatillahi anael leyli ve hüm yecüdun 114. Yü’minune billahi vel yevmil ahıri ve ye’mürune bil ma’rufi ve yenhevne anil münkeri ve yüsariune fil hayrat* ve ülaike mines salihıyn 115. Ve ma yef’alu min hayrin fe ley yükferuh* vallahü alımüm bil müttekıyn 116. İnnellezıne keferu len tuğniye anhüm emvalühüm ve la evladühüm minellahi şey’a* ve ülaike ashabün nar* hüm fıha halidun 117. Meselü ma yünfikune fı hazihil hayatid dünya ke meseli rıhın fıha sırrun esebet harse kavmin zalemu enfüsehüm fe ehleketh* ve ma zalemehümüllahü ve lakin enfüsehüm yazlimun eyyühellezıne amenu la tettehızu bitanetem min duniküm la ye’luneküm habala* veddu ma anittüm* kad bedetil bağdaü min efvahihim ve ma tuhfı suduruhüm ekber* kad beyyenna lekümül ayati in küntüm ta’kılun 119. Ha entüm ülai tühıbbunehüm ve la yühıbbuneküm ve tü’minune bil kitabi küllih* ve iza lekuküm kalu amenna ve iza halev addu aleykümül enamile minel ğayz* kul mutu bi ğayzıküm* innellahe alımüm bizatis sudur 120. İn temsesküm hasenetün tesü’hüm* ve in tüsıbküm seyyietüy yefrahu biha* ve in tasbiru ve tetteku la yedurruküm keydühüm şey’a* innellahe bi ma ya’melune mühıyt 121. Ve iz ğadevte min ehlike tübevviül mü’minıne mekaıde lil kıtal* vallahü semıun alım 122. İz hemmet taifetani minküm en tefşela vallahü veliyyühüma* ve alellahi fel yetevekkelil mü’minun 123. Ve le kad nesarekümüllahü bi bedriv ve entüm ezilleh* fettekullahe lealleküm teşkürun 124. İz tekulü lil mü’minıne eley yekfiyeküm ey yümiddeküm rabbüküm bi selaseti alafim minel melaiketi münzelın 125. Bela in tasbiru ve tetteku ve ye’tuküm min fevrihim haza yümdidküm rabbüküm bi hamseti alafim minel melaiketi müsevvimın 126. Ve ma cealehüllahü illa büşra leküm ve li tatmeinne kulubüküm bih* ve men nasru illa min ındillahil azızil hakım 127. Li yaktaa tarafem minellezıne keferu ev yekbitehüm fe yenkalibu haibın 128. Leyse leke minel emri şey’ün ev yetube aleyhim ev yüazzibehüm fe innehüm zalimun 129. Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard* yağfiru li mey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa’* vallahü ğafurur rahıym 130. Ya eyyühellezıne amenu la te’külür riba ad’afem müdaafetev vettekullahe lealleküm tüflihun 131. Vettekun naralletı üıddet lil kafirın 132. Ve etıy’ullahe ver rasule lealleküm türhamun 133. Ve sariu ila mağfiratim mir rabbiküm ve cennetin arduhes semavatü vel erdu üıddet lil müttekıyn 134. Ellezıne yünfikune fis serrai ved darrai vel kazımınel ğayza vel afıne anin nas* vallahü yühıbbül muhsinın 135. Vellezıne iza fealu fahışeten ev zalemu enfüsehüm zekerullahe festağferu li zünubihim* ve mey yağfiruz zünube illellah* ve lem yüsırru ala ma fealu ve hüm ya’lemun 136. Ülaike cezaühüm mağfiratüm mir rabbihim ve cennatün tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha* ve nı’me ecrul amilın 137. Kad halet mim kabliküm sünenün fe sıru fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mükezzibın 138. Haza beyanül linnasi ve hüdev ve mev’ızatül lil müttekıyn 139. Ve la tehinu ve la tahzenu ve entümül a’levne in küntüm mü’minın 140. İy yemsesküm karhun fe kad messel kavme karhum mislüh* ve tilkel eyyamü nüdavilüha beynen nas* ve li ya’lemellahüllezıne amenu ve yettehıze minküm şüheda’* vallahü la yühıbbüz zalimın 141. Ve li yümehhısallahüllezıne amenu ve yemhakal kafirın 142. Em hasibtüm en tedhulül cennete ve lemma ya’lemillahüllezıne cahedu minküm ve ya’lemes sabirın 143. Ve le kad küntüm temennevnel mevte min kabli en telkavhü fe kad raeytümuhü ve entüm tenzurun 144. Ve ma muhammedün illa rasul* kad halet min kablihir rusül* e fe im mate ev kutilenkalebtüm ala a’kabiküm* ve mey yenkalib ala akıbeyhi fe ley yedurrallahe şey’a* ve seyeczillahüş şakirın 145. Ve ma kane li nefsin en temute illa bi iznillahi kitabem müeccela* ve mey yürid sevabed dünya nü’tihı minha* ve mey yürid sevabel ahırati nü’tihı minha* ve senecziş şakirın 146. Ve keeyyim min nebiyyin katele meahu ribbiyyune kesır* fe ma vehenu li ma esabehüm fı sebılillahi ve ma daufu ve mestekanu* vallahü yühıbbüs sabirın 147. Ve ma kane kavlehüm illa en kalu rabbenağfir lena zünubena ve israfena fı emrina ve sevvit akdamena vensurna alel kavmil kafirın 148. Fe atahümüllahü sevabed dünya ve husne sevabil ahırah* vallahü yühıbbül muhsinın 149. Ya eyyühellezıne amenu in tütıy’ullezıne keferu yerudduküm ala a’kabiküm fe tenkalibu hasirın 150. Belillahü mevlaküm* ve hüve hayrum nasırın 151. Senülkıy fı kulubillezıne keferur ru’be bi ma eşraku billahi ma lem yünezzil bihı sültana* ve me’vahümün nar* ve bi’se mesvez zalimın 152. Ve le kad sadekakümüllahü va’dehu iz tehussunehüm bi iznih* hatta iza feşiytüm ve tenaza’tüm fil emri ve asaytüm mim ba’di ma eraküm ma tühıbbun* minküm mey yürıdüd dünya ve minküm mey yürıdül ahırah* sümme sarafeküm anhüm li yebteliyeküm* ve le kad afa anküm* vallahü zu fadlin alel mü’minın 153. İz tus’ıdune ve la telvune ala ehadiv ver rasulü yed’uküm fı uhraküm fe esabeküm ğammem bi ğammil li keyla tahzenu ala ma fateküm ve la ma esabeküm* vallahü habırum bima ta’melun 154. Sümme enzele aleyküm mim ba’dil ğammi emeneten nüasey yağşa taifetem minküm ve taifetün kad ehemmethüm enfüsühüm yezunnune billahi ğayral hakkı zannel cahiliyyeh* yekulune hel lena minel emri min şey’* kul innel emra küllehu lillah* yuhfune fı enfüsihim ma la yübdune lek* yekulune lev kane lena minel emri şey’üm ma kutilna hahüna* kul lev küntüm fı büyutiküm le berazellezıne kütibe aleyhimül katlü ila medaciıhim* ve li yebteliyellahü ma fı suduriküm ve li yümehhısa ma fı kulubiküm* vallahü alımüm bi zatis sudur 155. İnnellezıne tevellev minküm yevmel tekal cem’ani innemestezellehümüş şeytanü bi ba’dı ma kesebu* ve le kad afallahü anhüm* innellahe ğafurunhalım 156. Ya eyyühellezıne amenu la tekunu kellezıne keferu ve kalu li ıhvanihim iza daru fil erdı ev kanu ğuzzel lev kanu ındena ma matu ve ma kutilu* li yec’alellahü zalike hasraten fı kulubihim* vallahü yuhyı ve yümıt* vallahü bi ma ta’melune basıyr 157. Ve lein kutiltüm fı sebılillahi ev müttüm le mağfiratüm minellahi ve rahmetün hayrum mimma yecmeun 158. Ve leim müttüm ev kutiltüm le ilellahi tuhşerun 159. Fe bi ma rahmetim minellahi linte lehüm* ve lev künte fezzan ğalızal kalbi lenfeddu min havlike fa’fü anhüm vestağfir lehüm ve şavirhüm fil emr* fe iza azemte fe tevekkel alellah* innellahe yühıbbül mütevekkilın 160. İy yensurkümüllahü fe la ğalibe leküm* ve iy yahzülküm fe min zellezı yensuruküm mim ba’dih* ve alellahi felyetevekkelil mü’minun 161. Ve ma kane li nebiyyin ey yeğull* ve mey yağlül ye’ti bi ma ğalle yevmel kıyameh* sümme tüveffa küllü nefsim ma kesebet ve hüm la yuzlemun 162. E fe menittebea rıdvanellahi ke mem bae bi sehatım minellahi ve me’vahü cehennem* ve bi’sel mesıyr 163. Hüm deracatün ındellah* vallahü besıyrum bi ma ya’melun 164. Le kad mennellahü alel mü’minıne iz bease fıhim rasulem min enfüsihim yetlu aleyhim ayatihı ve yüzekkıhim ve yüallimühümül kitabe vel hıkmeh* ve in kanu min kablü le fı dalalim mübın 165. E ve lemma esabetküm müsıybetün kad esabtüm misleyha kultüm enna haza* kul hüve min ındi enfüsiküm* innellahe ala külli şey’in kadır 166. Ve ma esabeküm yevmeltekal cem’ani fe bi iznillahi ve li ya’lemel mü7minın 167. Ve li ya’lemellezıne nefeku* ve kıyle lehüm tealev katilu fı sebılillahi evidfeu* kalu lev na’lemü kıtalel letteba’naküm* hüm lil küfri yevmeizin akrabü minhüm lil ıman* yekulune bi efvahihim ma leyse fı kulubihim* vallahü a’lemü bima yektümun 168. Ellezıne kalu li ıhvanihim ve kaadu lev etauna ma kutilu* kul fedrau an enfüsekümül mevte in küntüm sadikıyn 169. Ve la tahsebennellezıne kutilu fı sebılillahi emvate bel ahyaün ınde rabbihim yürzekun 170. Ferihıyne bi ma atahümüllahü min fadlihı ve yestebşirune billezıne lem yelhaku bihim min halfihım ella havfün aleyhim ve la hüm yahzenun 171. Yestebşirune bi nı’metim minellahi ve fadliv ve ennellahe la yüdıy’u ecral mü’minın 172. Ellezınestecabu lillahi ver rasuli mim ba’di ma esabehümül karhu lillezıne ahsenu minhüm vettekav ecrun azıym 173. Ellezıne kale lehümün nasü innen nase kad cemeu leküm fahşevhüm fe zadehüm ımana* ve kalu hasbünellahü ve nı’mel vekıl 174. Fenkalebu bi nı’metim minellahi ve fadlil lem yemseshüm suüv vettebeu rıdvanellah* vallahü zu fadlin azıym 175. İnnema zalikümüş şeytanü yühavvifü evliyaehu fe la tehafuhüm ve hafuni in küntüm mü’minın 176. Ve la yahzünkellezıne yüsariune fil küfr* innehüm ley yedurullahe şey’a* yürıdüllahü ella yec’ale lehüm hazzan fil ahırah* ve le hüm azabün azıym 177. İnnellezıneşteravül küfra bil ımani ley yedururlahe şey’a* ve lehüm azabün elım 178. Ve la yahsebennelezıne keferu ennema nümlı lehüm hayrul li enfüsihimv innema nümlı lehüm li yezdadu isma* ve lehüm azabüm mühın 179. Ma kanellahü li yezeral mü’minıne ala ma entüm aleyhi hatta yemızel habıse minet tayyib* ve am kanellahü li yutliaküm alel ğaybi ve lakinnellahe yectebı mir rusülihı mey yeşaü fe aminu billahi ve rusülih* ve in tü’minu ve tetteku fe le küm ecrun azıym 180. Ve la yahsebennellezıne yebhalune bi ma atahümüllahü min fadlihı hüve hayral lehüm* bel hüve şerrul lehüm* seyütavvekune ma behılu bihı yevmel kıyameh* ve lillah mırasüs semavati vel ard* vallahü bi ma ta’melune habır 181. Le kad semiallahü kavlellezıne kalu innellahe fekıyruv ve nahnü ağniya’* senektübü ma kalu ve katlehümül embiyae bi ğayri hakkıv ve nekulü zuku azabel harıyk 182. Zalike bi ma kaddemet eydıküm ve ennellahe leyse bi zallamil lil abıd 183. Ellezıne kalu innellahe ahide ileyna ella nü’mine li rasulin hatta ye’tiyena bi kurbanin te’külühün nar* kul kad caeküm rusülüm min kablı bil beyyinati ve billezı kultüm fe lime kateltümuhüm in küntüm sadikıyn 184. Fe in kezzebuke fe kad küzzibe rusülüm min kablike cau bil beyyinati vez zübüri vel kitabil münır 185. Küllü nefsin zaikatül mevt* ve innema tüveffevne ücuraküm yevmel kıyameh* fe men zuhziha anin nari ve üdhılel cennete fe kad faz* ve mel hayatüd dünya illa metaul ğurur 186. Le tüblevünne fı emvaliküm ve enfüsiküm ve le tesmeunne minellezıne utül kitabe min kabliküm ve minellezıne eşraku ezen kesira* ve in tasbiru ve tetteku fe inne zalike min azmil ümur 187. Ve iz ehazellahü mısakallezıne utül kitabe le tübeyyinünnehu lin nasi ve la tektümuneh* fe nebezuhü verae zuhurihim veşterav bihı semenen kalıla* fe bi’se ma yeşterun 188. La tahsebennellezıne yefrahune bi ma etev ve yühıbbune ey yuhmedu bi ma lem yef’alu fe la tahsebennehüm bi mefazitem minel azab* ve lehüm azabün elım 189. Ve lillahi mülküs semavati vel ard* vallahü ala külli şey’in kadır 190. İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari le ayatil li ülil elbab 191. Ellezıne yezkürunellahe kıyamev ve kuudev ve ala cünubihim ve yetefekkerune fı halkıs semavati vel ard* rabbena ma halakte haza batıla* sübhaneke fekına azaben nar 192. Rabbena inneka men tüdhılin nara fe kad ahzeyteh* ve ma liz zalimıne min ensar 193. Rabbena innena semı’na münadiyey yünadı lil ımani en aminu bi rabbiküm fe amenna* rabbena fağfir lena zünubena ve keffir anna seyyiatina ve teveffena meal ebrar 194. Rabbena ve atina ma veadtena ala rusülike ve la tuhzina yevmel kıyameh* inneke la tuhlifül mıad 195. Festecabe lehüm rabbühüm ennı la üdıy’u amele amilim minküm min zekerin ev ünsa* ba’duküm min ba’d* fellezıne haceru ve uhricu min diyarihim ve uzu fı sebılı ve katelu ve kutilu le ükeffiranne anhüm seyyiatihim ve le üdhılennehüm cennatin tecrı min tahtihel enhar* sevabem min ındillah* vallahü ındehu husnüs sevab 196. La yeğurranneke tekallübüllezıne keferu fil bilad 197. Metaun kalılün sümme me’vahüm cehennem* ve bi’sel mihad 198. Lakinillezınettekav rabbehüm lehüm cennatün tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha nüzülem min ındillah* ve ma ındellahi hayrul lil ebrar 199. Ve inne min ehlil kitabi le mey yü’minü billahi ve ma ünzile ileyküm ve ma ünzile ileyhim haşiıyne lillahi la yeşterune bi ayatillahi semenen kalıla* ülaike lehüm ecruhüm ınde rabbihim* innellahe serıul hısab 200. Ya eyyühellezıne amenusbiru ve sabiru ve rabitu vettekullahe lealleküm İmran Suresi Türkçe anlamı Bismillahirrahmânirrahîm 1. Elif Lâm Mîm. 2. Allah, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. Diridir, kayyumdur. 3, 4. O, sana Kitab’ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak da indirdi. Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. 5. Şüphesiz yerde ve gökte Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz. 6. O, sizi rahimlerde, dilediği gibi şekillendirendir. Ondan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 7. O, sana Kitab’ı indirendir. Onun Kur’an’ın bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihdir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. Bu inceliği ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. 8. Onlar şöyle yakarırlar “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.” 9. “Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va’dinden dönmez. 10. Şüphesiz, inkar edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar ateşin yakıtıdırlar. 11. Bunların durumu Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir Âyetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla yakaladı. Allah azabı çok şiddetli olandır. 12. İnkar edenlere de ki “Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena yataktır!” 13. Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. Onları göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır. 14. Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır. 15. De ki “Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.” Allah, kullarını hakkıyla görendir. 16, 17. Bunlar, “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler,Sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde Allah’tan bağışlanma dileyenlerdir. 18. Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilah olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. Ondan başka ilah yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 19. Şüphesiz Allah katında din İslam’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkar ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir. 20. Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere6 de ki “Siz de İslâm’ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâm’a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kullarını hakkıyla görendir. 21. Allah’ın âyetlerini inkar edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele. 22. Onlar, amelleri, dünyada da, ahirette de boşa gitmiş kimselerdir. Onların hiç yardımcıları da yoktur. 23. Kendilerine Kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun ki, aralarında hüküm vermesi için Allah’ın Kitabına çağrılıyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyor. 24. Bunun sebebi, onların, “Bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır.” demeleridir. Uydurageldikleri şeyler dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır. 25. Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği vakit, halleri nice olacaktır. 26. De ki “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” 27. “Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.” 28. Mü’minler, mü’minleri bırakıp inkarcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. Ancak onlardan gelebilecek tehlikeden korunmanız başkadır. Allah asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah’adır. 29. De ki “İçinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerdeki her şeyi, yerdeki her şeyi de bilir. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.” 30. Herkesin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü hazır bulacağı günde kişi, kötülükleri ile kendi arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Yine Allah sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Allah kullarını çok esirgeyicidir. 31. De ki “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” 32. De ki “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kafirleri sevmez. 33, 34. Şüphesiz, Allah, Adem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini soyunu ve İmran ailesini soyunu birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 35. Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” demişti. 36. Onu doğurunca, “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilir-7 “Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.” 37. Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı8 da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem, Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. 38. Orada Zekeriya Rabbine dua etti “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin” dedi. 39. Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi İsa’yı doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler. 40. Zekeriya, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Allah, “Öyledir, ama Allah dilediğini yapar” dedi. 41. Zekeriya, “Rabbim! çocuğum olacağına dair bana bir alâmet ver” dedi. Allah da şöyle dedi “Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.” 42. Hani melekler, “Ey Meryem! Allah seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.” 43. “Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve onun huzurunda rükû edenlerle beraber rükû et” demişlerdi. 44. Ey Muhammed! Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak diye kalemlerini kur’a için atarlarken sen yanlarında değildin. Bu konuda tartışırlarken de yanlarında değildin. 45. Hani melekler şöyle demişti “Ey Meryem! Allah seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryemoğlu İsa Mesih’dir. Dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır.” 46. “O, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.” 47. Meryem, “Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?” dedi. Allah, “Öyle ama, Allah dilediğini yaratır. O bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir” dedi. 48. Ve Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretecek. 49. Allah onu İsrailoğullarına bir Peygamber olarak gönderecek ve o da onlara şöyle diyecek “Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. O da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mü’minler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır.” 50. “Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim ve Rabbiniz tarafından size bir mucize de getirdim. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” 51. “Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse ona ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.” 52. İsa onların inkarlarını sezince, “Allah yolunda yardımcılarım kim?” dedi. Havariler, “Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah’a iman ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız” dediler. 53. “Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e bizi hakikate şahitlik edenlerle beraber yaz.” 54. Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. 55. Hani Allah şöyle buyurmuştu “Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim. Seni inkar edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.” 56. “İnkar edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim. Onların hiç yardımcıları da olmayacaktır.” 57. “İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükafatlarını tastamam verecektir. Allah zalimleri sevmez.” 58. Ey Muhammed! Bunu bildirdiklerimizi biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur’an’dan okuyoruz. 59. Şüphesiz Allah katında yaratılışları bakımından İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi. 60. Hak Rabbindendir. O halde sakın şüphe edenlerden olma. 61. Sana gerekli bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa de ki “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de, Allah’ın lanetini aramızdan yalan söyleyenlerin üstüne atalım.” 62. Şüphesiz bu İsa hakkındaki gerçek kıssadır. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 63. Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları çok iyi bilir. 64. De ki “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin Yalnız Allah’a ibadet edelim. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilah edinmesin.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki “Şahit olun, biz müslümanlarız.” 65. Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz? 66. İşte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız. Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz. 67. İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen bir müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi. 68. Şüphesiz, insanların İbrahim’e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber Muhammed ve mü’minlerdir. Allah da mü’minlerin dostudur. 69. Kitap ehlinden bir grup sizi saptırabilmeyi çok arzu etti. Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar, fakat farkına varmıyorlar. 70. Ey Kitap ehli! Gerçeğe şahit olduğunuz halde, niçin Allah’ın âyetlerini inkar ediyorsunuz? 71. Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz? 72. Kitap ehlinden bir grup, “Mü’minlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkar edin, belki onlar size bakarak dönerler” dedi. 73. “Sizin dininize uyandan başkasına inanmayın” dediler. De ki “Şüphesiz hidayet, Allah’ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü böyle söylüyorsunuz?” De ki “Lütuf Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” 74. O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah büyük lütuf sahibidir. 75. Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana eksiksiz iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, “Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler. 76. Hayır! Gerçek, onların dediği değil. Kim sözünü yerine getirir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa şüphesiz Allah da sakınanları sever. 77. Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. 78. Onlardan Kitap ehlinden bir grup var ki, Kitab’dan olmadığı halde Kitab’dan sanasınız diye okudukları Kitap’tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, “Bu, Allah katındandır” derler. Halbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler. 79. Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü hikmeti ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat şöyle öğüt verir “Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar olun.” 80. Onun size, “Melekleri ve peygamberleri ilahlar edinin.” diye emretmesi de düşünülemez. Siz müslüman olduktan sonra, o size hiç inkârı emreder mi? 81. Hani, Allah peygamberlerden, “Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye söz almış ve, “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah da, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti. 82. Artık bundan sonra kim yüz çevirirse işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir. 83. Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez ona boyun eğmişken ve ona döndürülüp götürülecekken onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? 84. De ki “Allah’a, bize indirilene Kur’an’a İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz ona teslim olanlarız.” 85. Kim İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki o din ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. 86. İman ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra inkar eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalim toplumu doğru yola iletmez. 87. İşte onların cezası; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lanetinin üzerlerine olmasıdır. 88. Onun lanetin içinde ebedi kalacaklardır. Onların azabı hafifletilmez, onlara göz açtırılmaz. 89. Ancak bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenler müstesnadır. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 90. Şüphesiz iman ettikten sonra inkar eden, sonra da inkarda ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların ta kendileridir. 91. Şüphesiz inkar edip kafir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur. 92. Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir. 93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in Yakub’un kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helâl idi. De ki “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.” 94. Artık bundan sonra Allah’a karşı kim yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. 95. De ki “Allah doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim’in dinine uyun. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.” 96. Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir. 97. Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bu hakkı tanınmazsa, şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. Kimseye muhtaç değildir, her şey ona muhtaçtır. 98. De ki “Ey kitab ehli! Allah yaptıklarınızı görüp dururken Allah’ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?” 99. De ki “Ey Kitab ehli! Gerçeği görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları Allah’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.” 100. Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar. 101. Size Allah’ın âyetleri okunup dururken ve Allah’ın Resûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkar edersiniz? Kim Allah’a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir. 102. Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün. 103. Hep birlikte Allah’ın ipine Kur’an’a sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. 104. Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. 105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. 106. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkar ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkar etmenize karşılık azabı tadın” denilir. 107. Yüzleri ağaranlar ise Allah’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedi kalacaklardır. 108. İşte bunlar Allah’ın, sana hak olarak okuduğumuz âyetlerdir. Allah, âlemlere hiç zulüm etmek istemez. 109. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Bütün işler ancak Allah’a döndürülür. 110. Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir. 111. Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez. 112. Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ve mü’min insanların güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır. Onlar Allah’ın gazabına uğradılar ve yoksulluk onları kapladı. Bunun sebebi onların; Allah’ın âyetlerini inkar ediyor ve peygamberleri haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmekte ve Allah’ın koyduğu sınırları çiğnemekte oluşları idi. 113. Onların Kitap ehlinin hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır. 114. Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir. 115. Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir. 116. İnkar edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedi kalacaklardır. 117. Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın durumu gibidir. Allah onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar. 118. Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık. 119. İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz halde sizi sevmezler. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki “Öfkenizden ölün!” Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü kalplerde olanı bilir. 120. Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır. 121. Hani sen mü’minleri Uhud’da savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden evinden ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 122. Hani sizden iki takım paniğe kapılarak çözülmeye yüz tutmuştu. Halbuki Allah onların yardımcısı idi. Mü’minler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler. 123. Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir’de yardım etmişti. O halde Allah’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız. 124. Hani sen mü’minlere, “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun. 125. Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder. 126. Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır. 127. Bir de Allah bunu, inkar edenlerden bir kısmını helak etsin veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler diye yaptı. 128. Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder. 129. Göklerdeki her şey ve yerdeki her şey Allah’ındır. O dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 130. Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa 131. Kafirler için hazırlanmış ateşten sakının. 132. Allah’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin. 133. Rabbinizin bağışına, ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun. 134. Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever. 135. Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile, işledikleri günah üzerinde ısrar etmeyenlerdir. 136. İşte onların mükafatı Rab’leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedi kalacaklardır. Allah yolunda çalışanların mükafatı ne güzeldir! 137. Sizden önceki milletlerin başından nice olaylar gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin dolaşın da yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu bir görün. 138. Bu Kur’an, insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür. 139. Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer gerçekten iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz. 140. Eğer siz Uhud’da bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da Müşrikler de Bedir’de benzeri bir yara almıştı. İşte iyi veya kötü günleri insanlar arasında böyle döndürür dururuz. Bazen bir topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne. Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez. 141. Bir de Allah, iman edenleri arındırmak ve küfre sapanları mahvetmek için böyle yapar. 142. Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri sınayıp ayırt etmeden ve yine sabredenleri sınayıp ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? 143. Andolsun, siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz. 144. Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye eski dininize mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır. 145. Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükafatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükafatlandıracağız. 146. Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever. 147. Onların sözleri ancak, “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve yolunda ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et” demekten ibaretti. 148. Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükafatını verdi. Allah güzel davrananları sever. 149. Ey iman edenler! Siz eğer kâfir olanlara uyarsanız sizi gerisin geriye küfre çevirirler de büsbütün hüsrana uğrarsınız. 150. Hayır! Yalnız Allah yardımcınızdır. O, yardımcıların en hayırlısıdır. 151. Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koştuklarından dolayı; inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Barınakları da cehennemdir. Zalimlerin kalacakları yer ne kötüdür. 152. Andolsun, Allah, izniyle, onları müşrikleri kırıp geçirdiğiniz sırada size olan vadini gerçekleştirdi. Nihayet sevdiğiniz şeyi zaferi size gösterdikten sonra, za’f gösterdiniz. Peygamber’in verdiği emir konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz. İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. Kaçıp hezimete uğradınız. Buna rağmen sizi bağışladı. Allah mü’minlere karşı çok lütufkârdır. 153. Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size keder üstüne keder verdi ki, bu durumlara alışasınız ve daha sonra elinizden gidene, ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 154. Sonra o kederin ardından Allah üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah’a karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; “Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok” diyorlardı. De ki “Bütün iş, Allah’ındır.” Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki “Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı burada öldürülmezdik.” De ki “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları öldürülecekleri yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak için yaptı. Allah göğüslerin özünü kalplerde olanı bilir.” 155. İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip kaçanları, şeytan ancak yaptıkları bazı hatalardan dolayı yoldan kaydırmak istemişti. Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, halimdir hemen cezalandırmaz, mühlet verir. 156. Ey iman edenler! Kardeşleri sefere veya savaşa çıktığında onlar hakkında, “Onlar bizim yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi” diyen inkarcılar gibi olmayın. Allah bunu bu düşünceyi onların kalplerine bir hasret yarası olarak koydu. Allah yaşatır ve öldürür. Allah, yaptıklarınızı görmektedir. 157. Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları dünyalıklarından daha hayırlıdır. 158. Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de, Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. 159. Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, ona dayanıp güven. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. 160. Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü’minler, ancak Allah’a tevekkül etsinler. 161. Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir. 162. Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? O ne kötü varılacak yerdir! 163. Onlar insanlar Allah’ın katında derece derecedirler. Allah, onların yaptıklarını görmektedir. 164. Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler. 165. Onların müşriklerin başına Bedir’de iki mislini getirdiğiniz bir musibet Uhud’da sizin başınıza geldiğinde, “Bu nereden başımıza geldi?” dediniz, öyle mi? De ki “O musibet, kendinizdendir.” Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. 166, 167. İki topluluğun ordunun karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi münafıklara, “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi de onlar, “Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik” dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir. 168. Onlar, kendileri oturup kaldıkları halde kardeşleri için, “Eğer bize uysalardı öldürülmezlerdi” diyen kimselerdir. De ki “Eğer doğru söyleyenler iseniz kendinizden ölümü savın.” 169, 170. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler,Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan henüz şehit olmamış kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler. 171. Şehitler Allah’ın nimetine, keremine ve Allah’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler. 172. Onlar yaralandıktan sonra Allah’ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükafat vardır. 173. Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler. 174. Bundan dolayı Allah’tan bir nimet ve lütufla kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan geri döndüler ve Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir. 175. O şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz, benden korkun. 176. Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah, onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük azap vardır. 177. İman karşılığında küfrü satın alanlar Allah’a hiçbir zarar veremezler. Onlar için elem verici bir azap vardır. 178. İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır. 179. Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar mü’minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah size gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer gaybı ona bildirir. O halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükafat vardır. 180. Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 181. Allah; “Şüphesiz, Allah fakirdir, biz zenginiz” diyenlerin sözünü elbette duydu. Onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız ve, “Tadın yangın azabını!” diyeceğiz. 182. “Bu, kendi ellerinizin önceden yapıp gönderdiklerinin karşılığıdır.” Allah, kullara asla zulmedici değildir. 183. Onlar, “Allah bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti” dediler. De ki “Benden önce size nice peygamberler açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi. Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?” 184. Eğer seni yalanladılarsa, senden önce açık delilleri, hikmetli sayfaları ve aydınlatıcı kitabı getiren peygamberler de yalanlanmıştı. 185. Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. 186. Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar yapmaya değer azmi gerektiren işlerdendir. 187. Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu Kitabı mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz” diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alış veriş ne kadar kötüdür. 188. Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için elem dolu bir azap vardır. 189. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. 190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır. 191. Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler. 192. “Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.” 193. “Rabbimiz! Biz, Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.” 194. “Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vadinden dönmezsin.” 195. Rableri onlara şu karşılığı verdi “Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükafatın en güzeli Allah katındadır.” 196. Kafirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın. 197. Onların bu refahı az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası. 198. Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedi kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında olan şeyler iyiler için daha hayırlıdır. 199. Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükafatları vardır. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir. 200. Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. Cihat için hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa İmran Suresi dinle
Elif Lam Mim Arapça Yazılışı Okunuşu Ve Anlamı Fazileti Rivayet edilirki Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem bir adamın elinden tuttuğu zaman bu duayı etmeden bırakmazdı. Her kim Bakara suresinin 1-5. ayetlerini temiz bir kağıda yazar, zemzem suyu dolu kabın içinde bekletir, sabah aç karnına içerse, ezberleme kabiliyeti artar. Tehlike anında ve Duaların kabul olması için Bakara Suresi okunur. Ayrıca ruhi bunalıma karşı üç defa okunur. Arapça Yazılışı الٓمٓۚ ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ Arapça Okunuşu Elif, lâm, mim. Zâlikel kitâbu lâ reybe fîhfîhi, huden lil muttekînmuttekîne. Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûnyunfikûne. Vellezîne yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablikkablike ve bil âhireti hum yûkınûnyûkınûne. Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûnmuflihûne. Türkçe Anlamı Elif, lâm, mim. O kitap Kur´an; onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler sakınanlar ve arınmak isteyenler için bir yol göstericidir. Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.
ismi azam duası, Allah'u Tealanın 99 İsimleri Esmaü'l Hüsna arasında "En Büyük İsmi" olarak ifade Azam duası, Her kim dünya ve ahiret işlerinde bir şey dilerse İsmi Azam o dilediği şeyin adını söyleyerek 111 kere zikrederse o iş 24 saat içerisinde gerçekleşeceği Alimler tarafından Azam Duası Türkçe OkunuşuBismillâhirrahmânirrahîm* Allâhumme innî es’eluke bienne lekel hamdu lâ ilâhe illâ entel mennânu yâ hannân * yâ mennân * yâ bedîus semâvâti vel ardi yâ zel celâli vel ikrâm * yâ hayyu yâ kayyûmu, lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimin * allâhumme innî es’eluke biennî eşhedu enneke entallâhu lâ ilâhe illâ entel ehadus samedullezî lem yelid ve lem yûled ve lem yekun lehû kufuven ehad * elif lâm mîm * allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm * ve ilâhukum ilâhun vâhidun lâ ilâhe illâ huver rahmânur rahîm * yâ zel celâli vel ikrâm * yâ erhamer râhimîne, allâhumme innî es’eluke bienneke entallâhu lâ ilâhe illâ entel vahidul ehadul ferdus samedullezi lem yelid ve lem yuled ve lem yekun lehû kufuven ehad, lâ ilâhe illâhu * vahdehû lâ şerîke lehû * lehul mulku ve lehul hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr * lâ ilâhe illallâhu ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm * es’eluke bismikel eazzul ecellul ekrem * rabbî rabbî rabbî yâ rabbî yâ rabbi yâ rabbî lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh * lehul mulku ve lehul hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr * el hamdu lillâhi ve subhânallâhi vel hamdu lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm. İsmi Azam Duası Türkçe Anlamı Meali“Allah'tan başka ilah yoktur. Ancak, Celil ve Cebbar olan O'dur. O'ndan başka ilah yoktur. Ancak bütün kullarının hallerine vakıf olan ve kusurlarını örtbas edendir. Allah'tan başka ilah yoktur. Gece ile gündüzü halk eden O'dur. Allah'tan başka ilah yoktur. Tektir, şeriki yoktur, tektir ve birdir. Biz O'na hamdü sena ederiz. Allah'tan başka ilah yoktur. Ancak O vardır, tektir, ortağı yoktur. Tek bir Allah'tır. Biz O'na ibadet ederiz. Allah'tan başka ilah yoktur. Ancak O vardır, tektir ve ortağı yoktur. Tek bir ilahtır. Bizler O'na şükrederiz. Allah'tan başka ilah yoktur. Allah tektir, ortağı yoktur, Muhammed O'nun Resuü'dür. Hay ve Kayyum O'dur. Allah'ın rahmeti mahlukatının en hayırlısı olan Muhammedin al ve ashabının ve hepsinin üzerine olsun. Şehadet ederim ki Sen hem Rabbimiz ve hem de Halikimizsin. Allah'ım, beni mağfiret eyle, ey Allah, ey Allah, ey Allah Rahmetinle beni yarlığa Zira, Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.”İsmi Azam Duası Arapça yazılışıİsmi Azam Duasının FaziletleriKılınan her namazın ardından bu İsm-i Âzamı yüz on bir 111 kere okursa, Allâh-u Teâla ona sır kapılarını açar, mülk ve melekûtü tanıtır, bütün mahlukâtı dilediği sûretle evirip çevireceği şekilde kendisi için müsahhar ismi şerifi düşmanlarının yanında okuyan kişi hasmına gâlip gelir ve ondan ancak hayır ismi şerifi bir yöneticinin huzurunda okuyan kişiye karşı o âmirin öfkesi diner, kendisi hakkında hangi tür ceza kesinleşse bile o yönetici tarafından o ceza ismi şerif bir sancak üzerine okunursa o asker bozguna kim bu ismi şerifi yenilecek yahut içilecek bir şey üzerine okuyup onu istediği birine yedirirse o kişi onu gayri ihtiyâri olarak muhabbet ismi şerifi kılıcına yahut yüzüne nakşettiren kişi o nakşı kime gösterirse o kişiler onun etkisinde kalarak ezik duruma düşer, düşman dahi olsa kaçmak mecburiyetinde ismi şerifi bir kağıda yazıp bir mekânın kapısına yerleştiren kişiye o mekana giren herkes muhabbet besler, özelliklede belli bir şahsın ismini bu isimlerle birlikte yazarsa ona daha ziyâde tesir Azam Duası nedirDua kitaplarında “Cuma günü hangi vakitte bu dua okunarak duada bulunulursa, maşrıkla mağrib arasında ne istenirse istensin, duası kabul olunur.” a'zam, Kur'an-ı kerimdedir. Hangi âyetler olduğu belli değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu kiİsm-i a'zam ile edilen dua kabul olur ve dileği yerine gelir. [ Allahü teâlânın Esma-i hüsnası ile dua edilirse, kabul olur. [Şir’a]İsm-i a'zam şu üç surededir Bekara, Âl-i İmrân ve Tâhâ. [ efendimiz ism-i a'zam hakkında bazı işaretler bildirmiştir“Ya bedi'assemâvâti vel erdı, ya zel-celâli vel-ikram” diye dua edenin duası kabul olur. [Tirmizi]Başına dert ve bela gelen, Yunus Peygamberin duasını [La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzâlimin] okusun! Allahü teâlâ, onu muhakkak kurtarır. [Tirmizi]İsm-i azam, "Ve ilahüküm ilahün vahid, la ilahe illa hüverrahmanürrahim" âyeti ile "Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum" âyeti içindedir. [Tirmizi] [Bekara 162. ve Al-i İmran 2. âyetleridir.]“Allahümme bismikel a'zam ve rıdvânikel ekber” duasına devam edin; çünkü bu, esma-i hüsnadandır. [Taberani]Ya Rabbi, ya Rabbi diyene Allahü teâlâ, “İste kulum, istediğini vereyim” buyurur. [Deylemi]Kabul olması için duayı ihlas ile yapmalı, yiyip içtiği ve giydiği helalden olmalı, odasında, haramdan bir iplik varsa, bu odada yaptığı dua kabul olmaz. [Tergibüs-salât]Peygamber efendimiz dua ederken, “Ya hayyu ya kayyum” derdi. Tirmizi Allahümme inni es'elüke bi-enne lekel-hamdü la ilahe illâ ente ya hannân ya mennân ya zel-celâli vel-ikrâm diye dua eden zata da buyurdu ki Allah’ın ism-i a'zamı ile dua ettin. Böyle dua edilince, Allahü teâlâ o duayı kabul eder. [Nesai]Hz. Âişe validemiz anlatır Resulullah, duanın kabul olmasına sebep olan ism-i a'zamı biliyor musun? buyurdu. Ben de bilmediğimi söyleyince, Ya Âişe onu öğretmek ve onunla dünya için bir şey istemek uygun olmaz buyurdu. Kalkıp abdest alıp iki rekat namaz kılarak, Allahümme inni edukellah ve edukerrahman ve edukelberrerrahim ve eduke biesmaikelhusna külleha ma âlimetü minha ve ma lem âlem entağfireli ve terhameni duasını okudum. Gülümseyerek İsm-i azam, okuduğun duanın içindedir buyurdu. İbni MaceYa zelcelali vel-ikram diyen birine, Allah’tan ne istersen iste, kabul olur buyurdu. Tirmizi“La ilahe illallahü vallahü ekber, la ilahe illallahü vahdehü lâ şerike leh, lehül mülkü velehül hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadir, la ilahe illallahü velâ havle velâ kuvvete illâ billah” diye dua eden, her dileğine kavuşur. [Taberani]Allahümme inni es’elüke bi-enni eşhedü enneke entellahü lâilâhe illâ entel-ahadüs-samadül-lezi lem yelid ve lem yuled ve lem yeküllehü küfüven ehad diye dua eden bir zata, Peygamber efendimiz buyurdu ki Allah’ın ism-i a’zamı ile dua ettin. Böyle dua edilince, Allahü teâlâ kabul eder. [Tirmizi]İsmi Azam Allah’ın en büyük, yüce ismidir. Allah’ın pekçok ismi vardır. Dualarımızı yaparken O’nun mübarek isimleriyle yönelmemiz hem adaptandır hem de dualarımızın kabulünde önemli bir vesiledir, esastır. Hz. Büreyde anlatıyor Adamın birisi Allahu la ilahe illa.............................................. ..... ile dua etti. Bunu duyan Resûlullah buyurdularNefsimi kudret elinde tutan zat’a yemin ederim ki bu adam Allah’tan ismi azam adına talepte bulundu. Şunu bilin ki kim ismi azamla dua ederse Allah ona icabet eder. Kim onunla talepte bulunursa Allah dilediğini verir.52Ancak bu rivayet olmasına rağmen ismi azam duasının ne olduğu hususunda kesin bir ifade yoktur. Hz. Ayşe’den gelen bir rivayette, Peygamber Efendimiz, Yüce Allah’a ismi azam duasını kendisine bildirmesini istemiş Rabbimiz de O’na bildirmiştir. Hz. Ayşe’nin ismi azamı kendisine bildirmesini ısrarla istemiş ama O, bunu söylemeyip bazı işaretler sunmuştur.53Kaynaklarda yer alan ifadelere göre şu lafızların ismi azam olması kuvvetle muhtemeldir Allah, La ilahe illallah, Zül celali vel ikram, el-Hayyül Kayyüm, er-Rahmanü’r Rahim, Allahü’r Rahmanü’r Rahim, Allahu la ilahe illa hüvel Hayyül Kayyüm, Rabb, el-Hannanü’l Mennanü Bediüs semevati vel ardi zül celali vel ikram, Allah’u la ilahe illa huvel Ahadüs Samedüllezi lem yelid ve lem yûled ve lem yekun lehu küfüven Ahad. İsmi Azam’ın değişik sözler olabileceğine dair farklı rivayetler için şu kaynaklara bakılabilir54Ayrıca Ebu Davut ve Tirmizi’nin rivayet ettiği bir hadisi şerife göre 55 şu iki ayetin de ismi azam duası olması muhtemeldir “İlahınız tek olan ilahtır. O’ndan başka ilah yoktur. O Rahman ve Rahim’dir.”56 “Elif lam mim. O Allah ki ondan başka ilah yoktur. O Hay ve Kayyum’dur.” 57İsm-i Azam Duası'nın Açıklamasıİsm-i a'zâm duâsı, kesin belli değildir. Peygamber efendimiz, ism-i a'zâm duâsı hakkında bazı işaretler Âişe vâlidemiz anlatır Resûlullah, duânın kabul olmasına sebep olan ism-i a'zâmı bilip bilmediğimi sordu. Bilmediğimi söyleyince, “Yâ Âişe onu öğretmek, onunla dünya için birşey istemek uygun olmaz” buyurdu. Kalkıp abdest aldım ve iki rek'at namaz kılıp, “Allahümme innî ed'ûkellah ve ed'ûkerrahmân ve ed'ûkelberrerrahîm ve ed'ûke biesmaikelhusnâ külleha mâ alimetü minhâ ve mâ lem a'lem entagfirelî ve terhamenî” 67/1 duâsını okudum. Gülümsiyerek “İsm-i a'zâm, okuduğun duânın içindedir” efendimiz, “Allahümme innî es-elüke bienne lekelhamde lâ ilâhe illâ ente yâ hannân, yâ mennân, yâ bedîassemâvâti vel erdı, yâ zel-celâli vel-ikrâm” 67/1 okuyan kişiye buyurdu ki“İsm-i a'zâmla dilekte bulundun, bununla duâ edilince, o duâ kabûl olur ve bu duâ ile bir dilekte bulununca, dileği yerine gelir.”Başka bir zaman da, İsm-i a'zâm, "Ve ilâhüküm ilâhün vahid, lâ ilâhe illâ hüverrahmânürrahîm" âyeti ile "Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm" âyeti içindedir” 67/1 Ali’nin bildirdiği ism-i a’zam duâsı var. “Bu duâya sımsıkı sarılın. Çünkü o Arş-ı a'zamın hazinelerinden bir hazinedir.” buyurduğu duâ şöyle"Allahümme innî es'elüke yâ âlimel hafiyye, ve yâ men-is-semâu bikudretihi mebniyye, ve yâ men-il-erdu biizzetihi mudhıyye, ve yâ men-iş-şemsü vel-kameru binûri celâlihi müşrika ve mudıyye ve yâ mukbilen alâ külli nefsin mü'minetin zekiyye ve yâ müsekkine ra'b-el-hâifîne ve ehl-et-takıyye, yâ men havaicul-halki indehü makdıyye, yâ men necâ Yûsüfe min rıkk-il-ubûdiyye, yâ men leyse lehü bevvâbün yûnâdî velâ sâhibun yağşa ve lâ vezîrun yu'tî ve lâ gayruhu rabbün yud'a ve lâ yezdadu alâ kesretil-havaici illâ keremen ve cûden ve sallallahu alâ Muhammedin ve âlihi ve a'tini süâli inneke alâ külli şey'in kadîr." 67/1Duâya, e'ûzü besmele, Allahü teâlâya hamdü senâ ve Resûlüne salâtü selâm ile başlamalıdır! Peygamber efendimiz, duâya başlarken, “Sübhâne Rabbiyel aliyyil a'lel vehhâb” derdi. Allahü teâlâ, salevât-ı şerîfeyi kabûl eder. Duânın başı ve sonu kabûl olunca ortasının kabûl olmaması efendimiz, “Allahü teâlâya günah işlemiyen dil ile duâ edin” buyurdu. Böyle bir dilin nasıl bulunacağı suâl edilince, “Birbirinize duâ edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günah işlemiştir” buyurdu. Yine buyurdu ki” Duânın kabûl olması için iki şey lâzımdır. Duâyı ihlâs ile yapmalıdır. Yediği ve giydiği helâldan olmalıdır. “"Allah'ım! Ben sana Allah isminle dua ediyorum. Sana Rahman isminle dua ediyorum. Sana Berr ve Rahîm isminle dua ediyorum. Sana bildiğim ve bilmediğim tüm güzel isimlerinle dua yapmış olduğu adaletsiz uygulamalarla çalışanların vazife yapma aşkını şevkini kıran, onları hizmetten küstüren idarecileri, çalışmayanlara, hizmeti aksatanlara göz yuman, hizmeti hakkıyla yapanlara da hakkını vermeyip onlara zulmeden, adaletsizlik yapan idarecileri sana havale ediyorum. Onlara fırsat verme ya Kusursuz olan Allah, Ehad, Bedi' ve Kadir isimlerini şefaatçı kılıp niyazla Senden istiyorum!Kadri muazzam olan ismin hürmetine Senden niyaz ediyorum Ya Hayy, ya Kayyum! Allah, Ehad, Bedi' ve Basit isimlerini şefaatçı yaparak ve ümitle Sana yaratma mertebelerinin en yükseğinde bulunan Allah'ım! Sabit ve Cebbar isimlerinin hakki, uyumaz sıfatın ve ateşleri söndüren Halim ismin hürmeti için!Ey çabuk imdada koşan Rabbim! Allah, Ehad isimlerinin ve dualara süratle cevap veren Bedi' isminin hürmetine Sana ismin hürmetine dualarımı kabul etSen her türlü noksandan münezzehsin, ey yaratma ve her an yoktan çoklukla var etme mertebesinin en yükseğinde bulunan ve ölüleri en kerimane tarzda dirilten Allah'ım!Bir araya getirilmiş hece harflerinin hakkı için,Yüce İsm-i A'zamın ve Kur'an'ın her tarafı kuşatan nuruyla irademe yerleştirilen harflerin sırrı hürmetine dualarımı kabul olur ism-i Cebbar'ınla, bana bir heybet ve celal giydir ve düşmanlarımın ellerini benden çektirKadri Yüce, Selam, Aziz ve Celil ism-i şeriflerinin hürmetine beni her türlü düşman ve hasetçiden koru!Bunu Celal, Rauf, Münezzeh, Kuddüs ve kendisiyle karanlıkların dağıldığı Rahim isimlerinin nuruyla lütfet!Ey Rabbim! O nur ile ihtiyaçlarımı gider. Selam ve Hayy ism-i şeriflerinle hacetimi suratle yerine Hu, Samed ve Şehid isimlerinin hürmetine ey Yüce! Kâfi isminle işlerimi kolaylaştır!-Ey celal sahibi! Ve ey Halim! Senin yardımınla açılacak bir ilmin sırlarıyla bana bir ikram lutfeyle!Sırları kesin ve inkişaf etmiş Kur'an-ı Hakim'in nurani ve açık ifadeleriyle beni her türlü korku ve sıkıntıdan celâl sahibi ve ey kırık gönülleri üzüntüden kurtarıp saran! "Kün=ol" fiilinin "Kâfi hürmetine beni koru!Tehlikeler deryasında beni güvende kıl ve o deryadan en hayırlı bir selâmet sahiline çıkmayı ihsan eyle. Sensin benim sığınağım. Sıkıntılar ancak Seninle ortadan olan yağmurun sağnak hâli gibi üzerime rızık yağdır. Her ne kadar günahta aşırı da gitseler âlemlerin ümidi yalnız Sensin!Ey Celâl Sahibi! Basîr ism-i şerifin hürmetine düşmanlarımızı sağır, dilsiz, kör ve konuşamaz eyle!Ey Gerçek Ma'bûd, yâ Hû ve yâ Hayre'l-Hâhkîn! Ve ey bizim için rızıklar cömertliğinden coşup gelen!Her yönden gelen düşmanı Senin yardımınla defederiz. Sen de isminle onlara uzaktan atar ve onları Celâl Sahibi! Çöl kelerinin, yanına koşarak gelip şikâyetini arz ettiği Zât'ın Hz. Muhammed'in şanı hürmetine onları yüzüstü ve yardımsız bırak!-Yâ İlâhî! Benim ümidim ve seyyidim yalnız Sensin. Beni tahkir etmek isteyen ordunun düzeniniKesin yeminlerin Yeminle başladığın Kur'ân sûre ve âyetleri ve muhtevaları hürmetine, bütün zararlıların tuzaklarını benden defet!-Hak ism-i şerifin hürmetine duamı kabul buyur, benim yanımda ol, düşmanlarıma karşı bana kâfi gel, çünkü artık onlar çok ileri Rab ve Rahman olan Allah'ım! Hiç şüphesiz Sen hak ma'-bûdsun! Ey kuvvetli mededkârım! Şiddetli fırtınalar peş peşe korunmak ve düşmana şiddetle hücum etmek ancak Senin yardımınladır. Senin yüce kapına gelip sığınan kimsenin karanlığı Hâ, Yâ Sîn, Tâ Sîn ve Tâ Sîn Mîm Kasas ve Şuara Sûreleri hürmetine bize yönelip gelen bir saadete ermek için bizim yardımcımız ol!Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd Meryem Sûresi ile, bizi dört bir yandan kuşatan kem gözlere karşı korunuruz ve bu bize Mîm Ayn Sîn Kaf Şûra Sûresi bizi koruyan sığınağımız olsun; onun karşısında dağlar bile Nûn ve Hâ Mîm Sûreleri hürmetine bu himayeyi gerçekleştir... Duhân Sûresinde de muhkem kılınmış bir sır Lâm ile başlayan sûreler, Nisa Sûresi, Mâide Sûresi, En'âm Sûresi ve nurlu kılınmış Nûr Sûresi hürmetine...Amme, Abese, Nâziat, Tank, Ve's-Semâi Zâti'l-BUrûci ve Zilzâl sûreleri hürmetine...Tebâreke, Nûn, Seele Sâilün, Tehmîz Hümeze, İze'ş-Şemsü Küvvirat Sûreleri hakkı için...Zâriyât, Necm ve Kamer Sûreleri hürmetine dualarımı kabul hizb, âyet âyet, okuyucuların okudukları ve inmiş olanlar adedince Kur'ân Sûreleri hakkı Mevlâm! Kendilerine kitab indirdiğin her peygambere ihsanda bulunan fazlını hürmetine dualarımı kabul buyurO harfler Merih yıldızı gibi yüksek ve âlîdir. Asâ-yı Musa ismiyle karanlıklar sırrını kendime şefaatçi ederek Senden niyazda bulunuyorum. -Bana itaat eden yardımcı bir hizmetçi gönder. Onunla sıkıntım ortadan olan Fatiha Sûresi ve arkasından gelen sûreler hürmetine bu konuda bana itaat edecek bir hizmetçi musahhar Mevlâm! Kendisiyle çağrıldığında bütün işlerin kolaylaştığı isminle İsm-i A'zam Sana Peygamberlerin Sana manen yaklaşmak için kendilerine şefaatçi kıldıkları kelimeler hürmetine güçsüzlüğüme merhamet et. Günahlarımı Yaratıcım ve Seyyidim Efendim! İhtiyacımı yerine getir! İşlerimi Sana havale ediyorum. -Ya Rabbi! Hz. Muhammed'i ve burada toplanan güzel isimlerini şefaatçi ederek Senden niyaz ediyorum!-O seçilmiş Muhammed'e ve bütün Âline yeryüzünün bitkileri ve kıyamete kadar esen rüzgâr adedince salât eyle!Parıldayan şimşeklerle birlikte bulutlardan dökülen yağmurlar adedince ve yeri göğü dolduracak kadar salât eyle!Bizzat Hz. Allah'ın ve meleklerinin ona salât ve selâm getirmesi Onun büyüklüğünü göstermesi bakımından sana halde sen de, yıllar ve günler sürdükçe ve güneş ışık saçmaya devam ettikçe, sürekli olarak ve şefaatini dileyerek ona salât Hâşim'den Haşim Oğullarından o paklara, hacılar Kâbeyi ziyaret edip onu selâmlamaları adedince selâm eyle!-Yâ İlâhî! Hz. Ebû Bekir ve Ömer, Hz. Osman ve sarsılmaz Haydar hürmetine Allah'ın Arslanı Hz. Ali'den razı ol!Aynı şekilde bütün Âl ve Ashabın, evliya ve salihler ve bunlara tâbi herkesten hürmetine dualarımı kabul azam duası diye bir dua var mı, İsmi Azam duası nedir, İsmi azam duası Okunuşu, İsmi Azam duası nasıl yapılır, İsmi Azam Duası okumanın faziletleri ve anlamıLinkback
KÜNYE HAKKIMIZDA HARİTA YASAL ARA İLETİŞİM ANASAYFA VİDEOLAR “Elif Lam Mim” Nedir, Ne Anlama Gelir? Prof. Dr. Ömer Çelik, Bakara suresinin 1. ayetinin tefsirini yapıyor. “Elif, Lâm, Mîm” nedir, en anlama gelir? “Elif, Lâm, Mîm”in fazileti ve şifreleri... BAKARA SURESİNİN 1. AYETİNİN TEFSİRİ Rahmân Rahîm Allah’ın ismiyle. 1. Elif. Lâm. Mîm. “Elif. Lâm. Mîm.”, tefsir ilminde “hurûf-i mukattaa” diye bilinen ve “ayrı ayrı okunan harfler”dir. Kur’ân-ı Kerîm’in yirmi dokuz sûresine bu harflerle başlanır. Bazıları sûre başlarında müstakil bir âyet iken, bazıları da âyetin bir bölümüdür. Buradakiler ise müstakil bir âyettir. Bu harfler, Kur’an’ın müteşâbih âyetlerindendir. Müteşâbih, birden çok mâna ifade etmesi sebebiyle hangisinin kastedildiği okuyanların çoğu tarafından tam olarak anlaşılamayan âyetlere denir. Bu harflerin mâhiyeti ve hangi mânaya geldiği hususunda pek çok görüş bulunmaktadır. Bunlar arasında tercih edilen görüşler şunlardır Bu harfler, Kur’ân-ı Kerîm’in Allah kelâmı olduğuna inanmayanlara meydan okumak için bazı sûrelerin başına getirilmiş ve âdetâ şu mâna kastedilmiştir “Kur’an-ı Kerîm, şu gördüğünüz ve işittiğiniz harflerden oluşan kelime ve cümlelerden meydana gelmektedir. Siz bu harfleri biliyorsunuz. O halde gücünüz yetiyorsa haydi siz de bu harfleri kullanarak Kur’an’a benzer bir kitap ortaya koyun!” HURUF-İ MUKATTAA NEDİR? Hurûf-i mukattaa, Allah ve Resûlü arasında husûsî şifrelerdir. Mânasını ancak Allah ve Resûlü bilir. Cenab-ı Hak, tek tek okunan bu harflerle muhatapların dikkatlerini çekerek, bir an için her işi bırakıp vahyedilen muazzam ilâhî hakikatleri can kulağıyla dinlemelerini temin etmektedir. Başında bulundukları sûrelerin muhtevalarına dikkat çekmek üzere Allah Teâlâ bu harflerle yemin etmektedir. Kaynak Prof. Dr. Ömer Çelik, Hakk’ın Daveti Kur’an-ı Kerim Meali ve Tefsiri, Erkam Yayınları İslam ve İhsan PAYLAŞ İslam ve İhsan İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de “Allâh katında dîn İslâm’dır …” Âl-i İmrân, 19 buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan böyle bir dîn aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” Âl-i İmrân, 85 ... Peygamber Efendimiz Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret hac etmendir” buyurdular. “İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular. İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16 Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir. Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” Muvatta’, Kader, 3. Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir. Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307 Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” er-Rad, 28 Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir. İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal ilm-i hâl sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır. İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz. Erkam Medya © islam&ihsan 2013 - 2022 altında yayınlanan yazıların tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi yazıların tamamı izinsiz kullanılamaz.
elif lam mim duası türkçe yazılışı