🎋 Osman Bey Ile Ilgili Hikayeler

Osman Bey. Osman Bey: Namı değer Osman Gazi. 1258 yılında Söğüt'te doğdu.1299 yılında Selçuklu Devletinden ayrılarak Osmanlı Beyliğini kurdu ve ismi asırlar boyu hükümdarlığın adı oldu. Babası Ertuğrul Gazi annesi Hayme Hatun'dur. Çocukluğu, gençliği ve aldığı eğitimler hakkında kesin bir tarihi kayıt Dünya tarihinin en büyük imparatorluklarından birisi olmuş, 3 kıtaya hükmetmiş olan Osmanlı İmparatorluğu'nun Osman Bey (Gazi)'den son padişah IV.Mehmed'e kadar tüm padişahlarının sıralı listesini sizler için resimli bir hâlde oluşturduk. 600 yılı aşkın imparatorluk süresince tam 36 padişah tahta geçmiştir. 1. Diriliş Osman hakkında ilk detaylar! Başrolde Burak Özçivit 'i Osman Bey karakteri ile izleyeceğimiz dizi hakkındaki detaylar gün geçtikçe belirginleşmeye devam ediyor. Dizi hakkındaki ilk ipuçları ise Diriliş Ertuğrul'da Selcan Hatun karakterini canlandıran güzel oyuncu Didem Balçın 'dan geldi! Televizyongazetesi sitesinde Oyunuindirme linki: https://wo.ws/2r4hVgNOyunda kullanacağınız kod: BOOM..KATIL, ÜYE OL: https://www.youtube.com/channel/UC6AdnJAlvHwlWKGC40-nVUg/joi Tabii ki Osman Hamdi ile ilgili kitap yazıları paylaşımlarıma bir noktada çocuk kitapları ile de devam ediyorum. Öyle ki ilgimin başladığı d Osman Bey'in Vasiyeti Oğul! Din işlerini her şeyden evvel ele alıp; yürütmek gayret ve esasını daima gözönünde bulundur ve bu esası sakın gevşekliğe uğratma. Çünkü bir farzın yerine getirilmesini sağlamak, din ve devletin kuvvetlenmesine sebep olur. Din gayretine sahip olmayan, sefâhete düşkün İlgi ile izlenen dizi dizi sırasında herkes Dündar karakteri kimdir? Dündar Bey'in tarihteki yeri ve önemi nedir? gibi soruların cevaplarını ilan365 olarak sizlerle paylaşalım dedik. Ertuğrul Gazi'nin kardeşi Dündar Bey Osman Gazi amcası -dır. Ancak Osman Gazi ile aralarının bir türlü iyi olmadığı gözlemlenmektedir. YP88W9. Haberler > Dizisi Yapılsa Çok Ağlatacak 13 Osmanlı Hikayesi - 1127 - 1406 Muhteşem Yüzyıl dizisi ile bir kere daha gördük ki halkımız tarihe aç, 500 yıl önce yaşanan olayları bugün olmuş gibi içinde hissediyor ve gözyaşlarını tutamıyor. Koca padişaha 'ellerin kırılsın...' diye beddua edebiliyor. İşte sizin için halkımızın Tarihimiz hakkında bilinçlenmesine yönelik Osmanlı'da yaşanmış göz yaşartıcı belli başlı olayları derledik. Her biri asgari 3-4 sezon sürecek dizi konuları ve dizilere isim önerileri için sizi şöyle alalım. 1. Kuruluşun Bedeli Osmanlı’nın daha kuruluş yıllarında, Osman Bey kayı boyunun başına geçme hevesi olduğundan şüphe ettiği öz amcası Dündar Bey’i kendi elleriyle boğarak öldürdü ve cesedini sergiledi. Keşke Dündar Bey, Osman Bey ile hiç kavga etmeseydi denilerek hüzün duyulabilir. 2. Savcı'nın Dramı Osmanlı’da saltanatın babadan oğula geçmesi geleneğini bozarak, padişah olması gereken abisi Halil’i öldürüp tahta geçti. Tahta geçtikten sonra diğer kardeşi İbrahim’i öldürttü. Daha sonra tahtta gözü olduğundan şüphelendiği öz oğlu Savcı Bey’i önce kör etti ardından hırsını alamayıp öldürttü ve cesedini şehrin merkezine astı. Keşke Savcı Bey efendi gibi şehzadeliğini yapsaydı, tahta geçmek için babasının ebediyete intikal etmesini bekleseydi diye içlenilebilir. 3. Savaş Meydanında Vurdular I. Beyazıt Kosova savaşındababasının ölmesinin ardından, babası ile birlikte savaş meydanında vuruşan kardeşi şehzade Yakup’u oracıkta hiç vakit kaybetmeden öldürttü. Keşke savaşın bitmesini bari bekleseydi diye düşüncelere gark olunabilir. 4. İtalya’nın Yolları Fatih sultan mehmet’in ölümünün ardından tahta çıkan II. Bayezid İtalya’ya kaçan kardeşinin peşini bırakmadı, önce ülkede kalan 4 çocuğunu öldürttü daha sonra kiralık katiller vasıtasıyla kardeşi Cem Sultan’ı öldürttü. Keşke İtalya’ya kadar kaçmış olan adamı rahat bıraksaydı diyerek ağlanabilir. 5. Eşiktekine Beşiktekine II. Mehmet Fatih Sultan Mehmet tahta çıktığında daha 2 yaşında olan kardeşini boğdurtarak öldürttü. Keşke sabiye dokunmasaydı diyerek göz yaşı dökülebilir. 6. Kaç Beyazıt Kaç Kanuni Sultan Süleyman sadece büyük oğlu şehzade Mustafa’yı öldürmekle kalmadı. Mustafa’nın ölümünün ardından, annesi Hürrem Sultan’ın da ölümüyle iyice korkuya kapılıp İran’a kaçan Hürrem’den olma 2. Oğlu Beyazıt’ı da rüşvet vererek İran’da öldürttü, bununla yetinmeyip Beyazıt’tan olma 4 öz torununu da öldürttü. Keşke çocuklarıbari bıraksaydı diye kederlenilebilir. 7. 19…20…21…22... Osmanlı’daki en trajik devletin bekasına yönelik kardeş katliamı III. Mehmet’in tahta çıkmasıyla yaşanmıştır. Tahta çıktığı günün gecesi 19 erkek kardeşini boğdurtmuştur, bazı kaynaklar 19 erkek kardeşin yanı sıra 20 kız kardeşini ve babasının hamile eşleri ile babasının bebek yaştaki çocuklarını da öldürtmüştür. Yani III. Mehmet bir gecede toplamda 40-45 sabinin ve kadının kanına girmiştir. En azından sana bir şey olursa diye 2-3 kardeş bıraksaydın iyiydi diye hüzünlenilebilir. 8. Kavak Yelleri Adına türküler, marşlar yakılmış Genç Osman’ı anmadan geçmek olmaz. Devletteki usulsüz ödemeleri ortaya çıkardığı, yenilene çalışmaları başlattığı için ve çevresindekilerin yanlış yönlendirmesi ve kendisinin de gençliğin verdiği tecrübesizlikle yeniçerinin isyan etmesine sebep olmuş ve Yedikule zindanlarında işkence edilip boğularak öldürülmüştür. Keşke yeniçeri ile zıtlaşmasaydın be çocuk diye yas tutulabilir. 9. Kadehinde Zehir Olsa Fatih'in oğlu II. Bayezid askerin isyanı sonucunda oğlu Yavuz Sultan Selim lehine tahttan çekildikten sonra ömrünün kalanının geçireceği Dimetoka'ya doğru yola çıktı, ancak buraya varamadan 21 Mayıs 1512'de yolda öldü. İddialara göre Yavuz Sultan Selim ileride bir taht kavgasını çıkmasını önlemek için babasını zehirlemişti. Babaya el bile kalkmazken zehir içirilir mi? Diye isyan edilebilir. 10. Allahım Feryadımı Artık Duysan Diyorum Öldürülen bir başka Osmanlı padişahı ise Sultan İbrahim'dir. Sultan İbrahim, 7 Ağustos 1648'de tahtan indirilip, yerine küçük yaştaki oğlu Mehmet geçirilmiştir. Ancak tahtan indirilen padişah kapatıldığı yerde 10 gün kalabilmiş feryatları bütün saray halkını etkilemeye başlayınca ve dahi Sultan İbrahim'i yeniden tahta çıkarmak isteyenlerin sayısı artınca, Kösem Sultan ve devlet ileri gelenleri sultanı 10. Günün sonunda boğdurtmuşlardır. Adamı saraydan başka bir yere nakletseydiniz bari diye yönetim kademesi eleştirilebilir. 11. Akrabanın Akrabaya Ettiği Kabakçı İsyanı'yla tahtan indirilip, yerine IV. Mustafa geçirilen Sultan sarayda hapsedilmişken, kendisini yeniden tahta çıkarmak isteyen taraftarlarının kurbanı oldu. Bu girişimi haber alan IV Mustafa taraftarları Sultan Üçüncü Selim’i öldürdü. Keşke sorunlarını konuşarak halletseydiler diye dertlenilebilir. 12. Etme Bulma Dünyası Peki Sultan Üçüncü Selim’i öldürten IV. Mustafa'nın akıbeti farklı mı oldu Hayır, askerlerin IV. Mustafa'yı tekrar tahta çıkarmaya teşebbüs etmesi üzerine tahtını emniyete almak isteyen II. Mahmud kendisini boğdurttu. 'Eden bulur ama...' diyerek etik bir duruş sergilenebilir. 13. Durun Siz Kardeşsiniz Bugüne kadar dizisinin yapılmamış olması şaşırtıcı olan devir ise şüphesiz ki Fetret Devri’dir. 11 yıl süren bu devirde devlet yıkılıp yeniden kurulmuştur. Yıldırım Beyazıt’ın 4 oğlu arasında süren savaşlar, entrikalar 4-5 sezon sürecek ve insanımızı üzerken bir yandan da tarih bilgisini artıracak olaylarla doludur. Spoiler vermek gerekirse kazanan I. Mehmet Çelebi Mehmet olmuştur. Hepiniz kardeşsiniz bu hırs, bu kin, bu savaş niye diye sinirlenilebilir. Polise Veririm! Zamanının ünlü güftekârlarından Tamburî Osman Nihat Bey çapkınlığı ile pek meşhurmuş. Ankara'da bulunduğu bir gün Kızılay'a doğru yürürken hemen önü sıra çok güzel, endâmlı, alımlı bir bayanın yürüdüğünü fark etmiş. Osman Nihat Bey bayanın yanına yaklaşıp, başlamış kur yapmaya - Aman ya Rabbi! Ne güzel endamınız var! Şu belin inceliğine bakın... Ya saçların omuzlara dökülüşü... Kadın omuzunun üzerinden arkasına şöyle bir bakıp, kafasını çevirmiş... Ve sinirli sinirli yoluna devam etmiş. Fakat Osman Nihat Bey kadının peşini bırakmamış. Dil dökmeye devam etmiş Polise Veririm! hakkında devamını oku » 29 Hikayemizi Okuyan Kişi Sayısı 728Eğitici masallar kategorimizde yer alan Eğlitici dini masal sunmak istiyorum sizlere, Okuyacağınız Eğitici Türkçe masallar ımız çocuklarınızı eğlendirecek ve çocuklarınızın gelişimine destek Günlük,Yalancıları sevmem. Hem de hiç sevmem. Annem ve babam, her ne olursa olsun, doğru söylememizi ister. Çünkü yalan söylemeye başladığınızda, bunun sonu gelmez derler. Yalan o kadar kötü bir şey ki, sanki hastalık. O yüzden ben çok korkarım yalandan. Yalan, kişinin gerçeği saklayıp, bildiğinin aksini söylemesidir. Yalancılık, çok çirkin bir İslam bu yüzden yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamış. Bu nereden mi aklıma geldi? Bugün sınıfta olanlardan… Neler mi oldu? Anlatacağım. Ama ondan önce küçükken söylediğim bir yalanın başıma neler açtığını anlatacağım sana. Artık şunu biliyorum ki, bir yalan söylediğin zaman başın dertten kurtulmuyor. Çünkü onu kurtarmak için başka yalanlar da söylemek zorunda kalıyorsun. O yalan, başka bir yalan söylemene sebep oluyor, sonra yine başka bir yalan, öbürünü kurtarmak için başka bir yalan…İlkokul birinci sınıfa yeni başlamıştım. Çok heyecanlıydım ve korkuyordum. Arkadaş edinememiştim, zaten hiçbirimiz birbirimizi tanımıyorduk ki. Canım sıkıldı ve tahtaya resim çizmeye başladım. Teneffüs boyunca o kadar çok resim çizmişim ki, tahta dolmuş. Zil çalınca da koşarak yerime oturdum. Öğretmenimiz sınıfa geldiğinde, – Bu resimleri kim çizdi, diye sordu. Küçüktüm ve öğretmenimin kızacağını sanmıştım. Hiç sesimi çıkarmadım. Ama bir yandan da korkuyordum. Sustum. Sınıftaki çocuklardan biri, – Şu mavi tokalı kız çizdi, dedi. O kadar kötü olmuştum ki anlatamam. O mavi tokalı kız bendim. Öğretmenim, – Betül sen mi çizdin, dediğinde, – Hayır, dedim çıkarmayarak bir yalan söylemiştim. “Hayır” diyerek bir yalan daha söylemiştim. Etti mi iki yalan? Hem de daha okulun ilk günleriydi, öğretmenim beni “yalancı” olarak tanıyacaktı. Hâlbuki hiç yalan söylemezdim, korktuğum için böyle olmuştu işte. Öğretmenim bana baktı – Betül, dedi soran gözlerle. Ağladım, hüngür hüngür ağladım – Bana kızarsınız diye çok korktum. O yüzden sesimi çıkaramadım. Ben yaptım öğretmenim, diye ağladım. Öğretmenim başımı okşadı – Kızacak ne var bunda? Resimler çok güzel. Ben de kim çizdiyse okuldaki resim kursuna yazdıralım diye düşündüm, deyince ne yapacağımı bilemedim. O günden ve söylediklerimden hâlâ pişmanlık duyuyorum. Ve ne olursa olsun hiç yalan bizim okulda da böyle bir şey oldu. Sınıftaki arkadaşlarımızdan biri sınıf tahtasının yere düşmesine sebep olmuş. İşin garip tarafı, kimin yaptığını hiçbirimiz görmemişiz. Müdür Bey sınıfa geldi ve, – Kim yaptı bunu, diye sordu. İçeride bir uğultu dolaştı. Ama kimse cevap vermedi. Sınıfın en yaramazlarından biri olan Cengiz’den şüphelenen Müdür Bey, – Cengiz sen benimle geliyorsun, deyince Cengiz ayağa kalktı – Öğretmenim, ben bir şey yapmadım. Müdür bey ısrarlıydı – Benimle geliyorsun! O sırada arkadaşlarımızdan biri yerinden fırladı – Cengiz yapmadı öğretmenim, ben yaptım, dedi. Sınıftaki en iyi huylu, en uysal çocuklardan biriydi o. Müdür Bey bile inanmadı – Sen mi yaptın? Sen yapmazsın oğlum böyle şeyler, deyince, Osman, – Ben yaptım, daha doğrusu olay olurken oradaydım. Tahtada problem çözüyordum. Birdenbire üstündeki vidası çıktı ve tahta düştü, dedi. Müdür Bey, – Oturun hepiniz yerinize ve sessizce öğretmeninizi bekleyin, diyerek ortaya çıkmasaydı, Cengiz hiç bilmediği bir konu için ceza alacaktı belki de. Cengiz, Osman’ın yanına gitti – Doğruyu söylediğin için teşekkür ederim. Ceza alacaktım neredeyse, dedi. Osman, – Önemli değil, doğru olan buydu, dedi. Bu olayın sonu mutlu bitti. Bugün konularımız hep yalan üzerineydi. Din Kültürü Ahlak Bilgisi dersinde de yalandan bahsettik. Öğretmenimiz; – Yalan, insanları birbirine düşürür, güven duygusunu yok eder. Toplum içinde karışıklıklara sebep olur. Dostlukları yıkar, yerine düşmanlık tohumları eker. Yalan er geç ortaya çıkacağından, yalancılar kendilerine güvenilemeyen, saygı duyulmayan ve sevilmeyen insanlar durumuna düşerler, diyerek bütün konuyu özetledi de, yalan ne kadar kötü bir şeydi. Eğer Osman kalkıp da “Ben yaptım.” demeseydi, bu iş yaramazlıkları ile ünlü olan Cengiz’in üzerinde kalacaktı. Daha sonra neler olabileceğini düşündüm de, çok üzüldüm. Cengiz “Ben yapmadım!” dese de, ona hiç kimse inanmayacaktı. Sonra Müdür Bey onu disiplin kuruluna yollayacaktı. Okul malına zarar vermekten ne ceza alacaktı kim bilir? Bu arada Osman’ın çekeceği vicdan azabını düşünebiliyor musun? O saatten sonra gidip, “Ben yaptım.” dese bile, ne yararı olurdu ki… Bu sefer Osman ve Cengiz’in araları açılacaktı, belki de birbirlerine düşman devam ederken, arkadaşlardan biri “Yangın vaaar!” diye bağırdı. Bu şakaları ile ünlü Efe’den başkası değildi. Sınıfta herkes telaşlandı, ne yapacağımızı bilemedik. Öğretmenimiz de telaşa kapıldı. Bizi sınıftan dışarıya çıkarmak için sınıf kapısını açtı ama o sırada Efe “Şaka yaptımmm, şaka yaptııım.” diye gülmeye başlayınca, öğretmenimiz kızdı – Yalan söylemek çok kötü bir davranış demedim mi ben az önce? – İyi ama ben şaka yaptım, yalan söylemedim ki, dedi. Öğretmenimiz bununla ilgili bir hadis söyledi “Yazıklar olsun insanları güldürmek için yalan söyleyene! Yazık ona.” Şaka bile olsa, yalan söylememek günlük; yalan söylemek Ne kadar tehlikeli bir şey sahiden de. Efe’nin durup dururken böyle bir şaka yapmasını da hiçbirimiz anlamadık doğrusu. Neyse yine dopdolu bir gün masallar serimizde betül’ün günlünde ”Yalancının Mumu” isimli masalımızı okudunuz, eğitici çocuk masalı mızı beğenmeği ve paylaşmayı KATEGORİLERİ Masal Oku Dini Masallar Eğitici Masallar Türk masalları Baba Masalları Youtube KISA HİKAYELERSeverek Okuduğunuz hikayelerimize Android uygulamamızı indirerek cep telefonlarınızdan ve Tabletlerinizden Rahatlıkla Ulaşa Bileceksiniz. Osman Gazi İmparatorluğun Kurucusu Sultan Osman Gazi 1284-1326 yılları arasında Osmanlı Devleti'ni idare etti. Babası Ertuğrul Gazi'nin vefatından sonra, gözüpek ve mertligi, ahlakı ve meziyetleri ile aşiret, kavim ve kabileye baş olacak liderlik vasfına sahip olduğu için bu göreve getirildi. Cesareti ve kahramanlıgı yüzünden ona Kara Osman Bey" lakabı takılmıştı. "Oğuzname"de kahramanlara Karaların karası diye atıfta bulunulur. Ata binmekte ve her türlü silahı kullanmakta çok üstündü. DevIet işlerini daima dikkatle planlar ve hiçbir şeyi tesadüfe bırakmazdı. Bu da O'nun daima başarılı olmasını saglardı. Çok çömertti, sofrasına hiç ayırım yapmadan, çevresindeki herkesi davet ederdi. Osman Gazi uzun boylu idi. Yassı gögüslü, boynu uzundu. Kolları dizlerine kadar gelirdi. Davudi sesi vardı. Açık sözlü idi. İkna edici konuşurdu ve sevimli idi. Kalın kaşlıydı. Koyu ela gözIeri vardı. Koç burunlu, yuvarlak yüzü ve seyrek bir sakalı vardı. Bıyıkları bahadırane idi. Dişleri iri, pes sesi arslanınkini andırırdı. Peygamberin sahabelerininki gibi beyaz çatma kumaştan burma sarık takardı. Kaftanının yakası boldu Kıyafetlerini giydiğinin ertesi günü yoksullara verirdi. 1 Akçe'lik ilk vergiyi koydugu kaynaklarda kayıtlıdır. Osman Bey'in Hayatı Osman Bey, 1258 yılında Söğüt'te doğdu. Batı Anadolu’da Söğüt Ovası ile Domaniç Yaylasında yaşayan Kayı Aşiretinin Beyi Ertuğrul'un oğlu olan Osman Gazi,1258 yılında Söğüt’te doğmuştur. 1281 yılında 23 yaşında iken Kayı Boyu'ndan Ömer Bey'in kızı Mal Hatun ile evlendi. Bu evlilikten daha sonra Osmanlı Devleti'nin başına geçecek olan Orhan Gazi doğdu. Daha sonra Şeyh Edebali'nın kızı Bala Hatun ile evlendi. Bu evlilikten de Alaeddin Bey dünyaya geldi. 1281 yılında babası Ertuğrul’u kaybeden Osman Gazi, babasının vefatından sonra Osman Kayı Aşiretine Bey olmuştur. Osman Gazi’nin ilk fethettiği kale, İnegöl yakınlarındaki Kulaca Hisardır. Buranın fethi üzerine çok memnun olan Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Mesud Osman Gazi'ye Bey unvanı vermiştir. Osman Gazi'nin yükselişinden rahatsız olan ve tehlikeyi önceden sezen Bilecik tekfuru, Yarhisar tekfurunun kızı ile evlendireceği oğlunun düğününe Osman Gazi’yi de çağırarak ona pusu kurup öldürmeyi amaçlamıştır. Fakat Osman Gazi’nin dostu olan ve Bilecik tekfuru ile aralarından düşmanlık bulunan Harmankayası tekfuru bu tuzağı Osman Gazi’ye haber vererek tuzağa düşmesini engellemiştir. Askerleriye önceden hazırlıklı olarak Bilecik'e gelen ve Bileciği de fethettiği topraklar arasına katan Osman Gazi, fetihi oyun içinde oyun diye adlandırmıştır. Harp sonunda Bilecik tekfuru öldürülmüş, Yarhisar tekfurunun kızı olan gelin ise Türklerin eline geçerek Osman Gazi’nin oğlu Orhan Bey’le evlenmiştir. 1299 yılında Osman Gazi, Anadolu’nun diğer Türk hanedanları arasında istiklalini ilan ederek, Osmanlı Devleti’ni kurmuştur. Bu tarihten sonra 27 yıl daha yaşayan ve İzmit, Adranos, Kestel, İmralı, Akhisar, Lefke, Tekfurpınarı, Yenikale, Yanıkcahisar, Mudanya, Karamürsel, Bursa gibi bölgeleri de topraklarına katarak, Osmanlı Devleti’nin büyümesine zemin hazırlayan Osman Gazi, 1326 yılında vefat etmiştir. Kulacahisar ve Karacahisar'ı alınca Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Mesud I. Osman'ı ödüllendirdi. 1299 yılında İnegöl'ü alması Osmanlı Devleti'nin kuruluşu olarak kabul edilir. 1302 yılında, ilk kez Bizans İmparatorluğu ordusuyla Koyunhisar Savaşı yapıldı. Bu savaşı Osmanlılar kazandı. Yapılan savaşlardan sonra 1315 yılında Bursa'yı kuşattı Savaş sırasında hastalandı. 1324 yılında, devlet işlerini oğlu I. Orhan'a bıraktı. Ancak padişahlığı fiilen devam etti. 1326 yılında nikris hastalığı yüzünden, hayatını kaybetti. Osman Gazi, babası Ertuğrul Gazi'den yaklaşık km² olarak devraldığı Osmanlı toprağını oğlu Orhan Gazi'ye km² olarak devretmiştir. Yenilikler İlk Osmanlı Parası 1324'de Osman Gazi tarafından bastırıldı. Bu para bakırdan oluşuyordu. Adı sikke idi. Ailesi Eşleri Malhun Hatun - Kayı Boyu'ndan Ömer Bey'in kızı, Orhan Gazi'nin annesi. Bala Hatun - Şeyh Edebali'nin kızı, Şehzade Alaeddin'in annesi. Erkek çocukları Orhan Bey Pazarlı Bey Çoban Bey Hamid Bey Alaeddin Bey Melik Bey Savcı Bey Kız çocukları Fatma Hatun Aşağıda iftira ile ilgili 3 adet hikaye yer almaktadır. Öncelikle iftira nedir açıklayayım Birisinin arkasından yalan söyleyerek suçlayıcı veya küçük düşürücü konuşmaya iftira atmak denir. İftira’nın üç özelliği vardır Birincisi hakkında konuşulan kişi orada olmayacak. Eğer hakkında suç isnat edilen kişi yalan söylenen ortamda bulunsaydı kendini savunma, gerçeği söyleme hakkı olacaktır. İnsanların yüzüne karşı da iftira atılabilir ama genellikle gerçek hemen ortaya çıkmasın, suçlanan kişiye çamur atılabilsin diye arkasından konuşarak iftira atılır. İftiranın ikinci özelliği yalan söz olmasıdır. İftiranın üçüncü özelliği ise birini rencide edici, küçük düşürücü, suçlayıcı ve zor durumda bırakıcı sözlerden oluşmasıdır. İftira atmak hem ahlaksızlık hem de büyük günahtır. İftira atmayı alışkanlık eden kişiler toplam tarafından sevilmezler ve sözleri ciddiye alınmaz. Kariyer basamakları iftira ile ilgili hikayeler no1 Mehmet Bey 2 yıldır Çin’den ucuz ithal ürünler getirip iç piyasaya makul fiyatlarla satan bir şirkette tedarik sorumlusu olarak çalışıyordu. Şirketin cirosu yıldan yıla arttığı için iş yoğunluğu da artıyor ama bu yoğun çalışma performansı personel ücretlerine pek fazla etki etmiyordu. Tedarik Müdürü olan Osman Bey yakında emekli olacaktı. Mehmet eğer Tedarik Müdürlüğüne terfi edebilirse maaşı yüzde 30 artacaktı. Fakat çalışma arkadaşları arasında Mehmet Bey’den daha deneyimlileri vardı. Özlem Hanım tam 8 yılını bu şirkete vermişti. Muhtemelen Osman Bey emekli olursa yerine onu getireceklerdi. Ahmet Bey de 5 yıldır şirketin çalışanıydı ve yaptığı işte Mehmet Bey’den daha bilgiliydi. Mehmet Bey kabaca bir hesap yaptı. Eğer Özlem Hanım terfi ederse emekli olana dek pozisyonunu koruyabilirdi. Özlem Hanımın yaşını göz önünde bulunduran Mehmet Bey eğer Tedarik Müdürlüğü görevi bu hanıma verilirse en az 15 sene aynı pozisyonda kalacağını tahmin etti. Özlem Hanım’ı müdür yağmazlarsa muhtemelen Ahmet Bey’i müdür yaparlardı ki bu daha kötü olurdu. Çünkü Ahmet Bey daha genç olduğu için müdürlük makamını daha uzun süre işgal ederdi. Mehmet Bey müdür olabilmek için bu iki kişinin ayağını kaydırmalıydı. Kariyer basamaklarını hızlıca tırmanması için önündeki bu iki engeli ortadan kaldırması gerekiyordu. İş deneyimi diğerleri kadar fazla olmadığı için gösterdiği performansla Genel Müdür’ün gözünü boyaması mümkün değildi. Fakat diğerlerine iftira atmak çok kolaydı. Birine iftira atmak ahlak kurallarına sığmazdı. Ama Mehmet Bey müdür olmak için 15-20 sene beklemek istemiyordu. Özlem Hanım’ın sicilini araştıran Mehmet Bey koz olarak değerlendirecek bir şey bulamadı. Özlem Hanım mesleğinde de iyiydi. Onu aşağı çekmek için çok sağlam bir çelme atması gerekiyordu ama nasıl ? Bir gün aklına kendince parlak bir fikir geldi. Özlem Hanım ile Ahmet Bey arasında bir gönül ilişkisi olduğunu şirket içinde yayabilirse bir taşta iki kuş vurabilirdi. Ast ile üst arasında bir gönül ilişkisi olduğunda müdür elemanına karşı kayırıcı bir tutum izleyebilirdi. Bu nedenle müdürün astıyla aşk yaşaması istenmezdi. Mehmet yaydığı iftiranın sonucunu hiç düşünmeyerek tamamen yalanlarla örülü aşk hikayelerini şirketin odalarında yaymaya başladı. Eğer şirket bu iddialarla çalkalanırsa her ikisi de terfi edemezdi. Mehmet’in yaptığı hesap bir süre sonra tuttu. Her ne kadar Özlem Hanım ve Ahmet Bey kendileri hakkındaki iddiaları yalanlasalar da Genel Müdür kendince tedbirli davrandı ve onlardan biri yerine Mehmet’i müdür olarak atadı. Kariyerindeki ilk basamağı böylece tırmanan Mehmet Bey yaptığından pişmanlık duymuyordu. Müdür odasına taşınınca keyfine diyecek yoktu. İlk günler gayet iyi geçmişti. Müdürlük görevinin pek de zor olmadığını düşündü. Fakat Özlem Hanım ve Ahmet Bey üzerlerine atılan iftiralar nedeniyle zor durumda kalmışlardı. Her ikisi de evliydi ve asılsız söylentileri eşlerine izah edemiyorlardı. Mehmet Bey’in müdürlükteki 12. günüydü. O gün patrona sunum yapılacak ve gelecek sene karlılığın nasıl artırılabileceği konusunda bilgi verilecekti. Mehmet Bey uluslararası ticaret ve iç piyasadaki ticaret dengeleri hakkında fazla bir bilgiye deneyime sahip değildi. Dışardan aldığı ürünleri daha ucuza alır, kar oranını artırırsa şirketin karlılığını artırabileceğini düşündü. Peki bu nasıl olacaktı ? Zaten alabildiği kadar ucuza alıyorlardı. Alım miktarını artırabilirse birim fiyatta bir miktar fiyat kırımı olabilirdi. Bolca reklam yapmak suretiyle ürünlerini daha geniş kitlelere tanıtırsa kar marjını da yükseltebileceğini düşündü. Bu parlak fikrini hemen bilgisayarda hazırladığı sunum dosyasına işledi. Böylece Genel Müdür’ü etkilemeyi başarabileceğini düşündü. Peki kendisinin düşünebildiği bu parlak fikri neden eski müdür düşünememişti ? Sunum esnasında eski müdüre birkaç iftira sıralayarak kendini öne çıkarmaya çalışmıştı. Güya eski müdür Osman Bey mesai esnasında spor tahminleri ve borsa ile meşgul oluyor kendini işe vermiyordu. Söylediklerinin aslı olmadığını kendisi ve arkadaşları biliyordu ama Genel Müdür bilmiyordu. Genel Müdür Mehmet Bey’in sunumu karşısında hakikaten de etkilendi ve onu projelerinde destekledi. Öte yandan şirket personeliyle teker teker görüşen Özlem Hanım iftirayı yayanın Mehmet Bey olduğunu anlamıştı. Fakat bunu ispatlaması zordu. Ayrıca uygun zamanı beklemesi gerekiyordu. Mehmet Bey’in foyasının ortaya çıkması için 3 ayın geçmesi gerekti. Birim fiyatta küçük bir indirim için satamayacağı kadar mal sipariş etmiş, reklam stratejisi işe yaramayınca şirket hiç olmadığı kadar da zarara girmişti. Duruma bir el atması için bin bir rica ile eski şirketine gelen Osman Bey hesapları kontrol ettiğinde iş bilmez birinin kendi yerine geldiğini anladı. Hemen şirket yönetimine bir rapor hazırladı. Genel Müdür Mehmet Bey’in deneyimsiz olduğunu önüne konan raporlardan anlayınca onu kovmakta gecikmedi. Panpalar iftira ile ilgili hikayeler no2 Zeynep ile Aslı her işini birlikle yapan iki sıkı dosttu. Birbirlerini çok severler ve “panpa” diye hitap ederlerdi. Bu iki kız aynı zamanda lise 2’nin en popüler iki kızıydı, konuşmaları ve yaptıkları herkesin dilindeydi. Bu ikisi derslerini de birlikte çalıştıklarından sınavlarda benzer not alırlardı. Aynı sınıfta bulunan Yeşim’in dersleri iyiydi ve kızlara bu konuda yardım etmek karşılığında “panpalar”a katılmak istiyordu. Bir keresinde bu isteğini Aslı’ya çıtlatmış ama Aslı’dan “Biz böyle iyiyiz” yanıtını almıştı. Panpalar tarafından gruba alınmayan Yeşim bu sefer de Aslı’yı Zeynep’ten ayırmaya karar verdi. Madem ki aralarına onu almıyorlardı O da onların arasını açacaktı. Bir gün Zeynep’e proje ödevini yapmayı teklif etti. Zeynep bu teklifi memnuniyetle kabul etti. Yeşim’in yemini Zeynep yutmuştu. Daha sonra Zeynep’in çok zorlandığı Matematik dersinde ona yardım etmeyi teklif etti. Zeynep bu teklifi de kabul etti. Yeşim’in planı tıkır tıkır işliyordu. Panpalar’dan Zeynep’in ders notları yükselirken Aslı’ninkiler yerinde sayıyordu. Aslı bunun sebebini anlayamamıştı. Yeşim bir teneffüs zamanı Aslı’nın yanına gelerek Zeynep’in sınavlarda kopya çektiğini gördüğünü söyledi. Zeynep’in derslerdeki başarısı Aslı’yı kıskandırmıştı. Bir gün matematik öğretmeni sınıfta Zeynep’ten övgüyle bahsedince Aslı kendini geri plana itilmiş hissetti ve izinsiz söz alarak “ben de kopya çekseydim benim de notlarım 90-100 olurdu” dedi. Sınıftaki herkes bu ani çıkışa şık olmuştu. Zeynep Aslı’nın bu iftirası nedeniyle küstü. Yeşim’im istediği olmuştu. Fakat bir süre sonra Aslı olan biteni Zeynep’e anlatınca yeniden barıştılar. Kurbağaları kim getirdi ? iftira ile ilgili hikayeler no3 Ali ile Veli’nin okul yolu çayırları sulayan derenin kenarından geçerdi. Zaman zaman bu ikisi vıraklayan kurbağaların cazibesine dayanamayıp suya ellerini sokarak kurbağa yavrularını yakalamaya çalışırlardı. Yakaladıkları kurbağa yavruları ile bir süre oynayıp daha sonra yeniden dereye salarak okul yoluna devam ederlerdi. Güneşli bir ilkbahar sabahı okulun yolunu tutan Ali, o günün diğer günlerden çok farklı geçmesini istiyordu. Dereden birkaç tane kurbağa yakalayıp bunları sınıf arkadaşlarına göstermek istiyordu. Sınıfta zıplayan kurbağalar herkesi şenlendirecekti. Veli Ali’ye bunun kötü bir fikir olduğunu öğretmenin buna kızacağını söylese de Ali kurbağaları sınıfa götürmekte ısrar etti. Kurbağalar teneffüse kadar ses çıkarmadan çantada uslu uslu dursalardı bir sorun olmayacaklardı. Fakat bunlar kurbağaylı Ali’nin “susun” diye fısıldamasına aldırış etmeden öğretmen ders işlerken hep birlikte vıraklamaya başladılar. Öğretmen beklenmedik bu durum karşısında şaşırdı. Sınıfa göz gezdirdikten sonra seslerin Ali’nin olduğu bölgeden geldiğini anladı. Sınıftakileri korkuturcasına bir sesle bağırdı -Kim getirdi bu kurbağaları! Ali çok korkmuştu sesini çıkaramadı. Öğretmen daha şiddetli bir ses tonuyla bağırdı Bu kurbağaları sınıfa kim getirdiyse el kaldırsın! Ali’nin korkudan sesi içine kaçmıştı, cevap veremiyordu. Öğretmen bu sefer kükrercesine bağırdı -Bunu yapan her kimse cezasını çekecek !!! “Ceza” sözünü işiten Ali adeta korkudan dilsiz heykele kesilmişti. Öğretmen sınıftan yine ses gelmeyince seslerin geldiği yöne doğru ilerledi ve kurbağaların Ali’nin çantasında olduğunu anladı. Ali’yi tahtanın önüne çağırdı ve sordu -Deminden beri neden ses vermiyorsun, neden getirdin bunları okula ? -Ali son derece korkmuş bir vaziyetteydi. Pişmanlık yüzünden alnında terler boncuk olmuştu. İlk başta diyecek bir şey bulamadı. Sonra aniden bir yalana sarıldı -Öğretmenim, ben getirmedim, galiba arka sıradakilerden biri koymuş çantama! Ali böyle söyleyerek öğretmenin hışmından kurtulabileceğini ümit ediyordu. Fakat başkalarına iftira attığının farkında değildi. Öğretmen bu sefer yüzünü sınıfa dönerek sordu -Bunu yapan her kimse çıksın ortaya, şimdi el kaldırırsa söz veriyorum ceza vermeyeceğim! Sınıftan çıt çıkmıyordu. Kurbağaların sınıfa Ali tarafından getirildiğini bilen tek kişi Veli’ydi. Artık bu duruma son vermek için elini kaldırdı. Suçunun açığa çıkacağını anlayan Ali paniğe kapılarak birden bağırdı -Galiba Veli koymuş öğretmenim kurbağaları çantama! Ali heyecandan cümleyi bile düzgün kuramamıştı. Veli şaşırdı. Madem arkadaşı zor durumdaydı, yaptığı hatayı sorumluluğunu üstlenemeyecek durumdaydı, o da arkadaşının attığı iftirayı kabullenmeyi seçti ve sesini çıkarmadı. Öğretmen Veli’yi azarlayarak, söz verdiği için cezalandırmayacağını söyledi. Fakat Veli’nin işittiği azar alacağı cezadan daha şiddetli olmuştu. Ali ile Veli eskiden okula birlikte giderlerdi. Ali taşıdığı utanç nedeniyle Veli’nin yüzüne bakamadığından bir süre okula ayrı ayrı gittiler. Zaman her şeyin ilacıdır. Birkaç hafta sonra Ali attığı iftira için Veli’den özür diledi ve eskisi gibi arkadaş oldular. Bu yazı 3224 kere okundu.

osman bey ile ilgili hikayeler